Yüzyıllık Yalnızlık

Marquez’le ilk olarak lise yıllarında tanıştım.Kitabı elime almamla bırakmam bir olmuştu. Olayların yoğunluğu kafamı çok karıştırmıştı. Düşündüğüm şey Nobel ödüllü kitaplar bana göre değilmiş. Ama bu kanının yanlış olduğunu anladım.

Kırmızı Pazartesi’yi okuduktan sonra Yüzyıllık Yalnızlık’ı okumaya cesaret edebildim.Daha ilk sayfalardan beni içine almaya başladı.Siz de fark edeceksiniz ki:Yazarın kendine has sanki başka bir evrene geçiyormuşçasına büyülü bir dünyası var. Siz de bu evrene dahil oluyorsunuz. Öncelikle karşınıza Buenda ailesinin soy ağacı çıkıyor. Kitabı okudukça şecere kafanızda iyice oturuyor.

Olaylar Buenda ve arkadaşlarının kurdukları Macondo kasabasında geçiyor. İlk başlarda kendi yağlarında kavrulurken, kasabaya farklı diyarlardan insanların gelmesiyle kasabanın görüntüsü ve yaşamı değişir. Daha fazla yazarsam kitabı okumanıza gerek kalmayacak herhalde… Ben de ayrıntıya girmemek için kendimi zor tutuyorum.

Jose Arcadio ile Ursula ‘nın kitabın adında olduğu gibi kendi soylarının yüzyıl süren yalnızlıkları çok iyi ifade edilmiş.. Doğan çocuklara hep aynı isimler veriliyor: Ursula, Arcadio, Aurelino, Amaranta gibi. Bu yüzden kafam çok karışıyordu. Ama karakteri iyice belledikçe isimlerin insanlar üzerindeki yazgısını belirlediklerini göreceksiniz. Boşuna dememişler.İsimler kişilikleri şekillendirir, diye. Başyapıtta zıtlıklardan çok yararlanıldığını fark ettim. Geçmiş – gelecek, geçmiş-bugün vs. Bir de çok gerçekçi bir olay anlatılırken hopp bir anda masalsı, olamayacak şeylere de geçiyor Marquez. Hızlı geçişlerden de faydalanıyor. Bir karaktere yoğunlaşmışken bir anda, ne ara başka karaktere geçti, diye afallıyorsunuz.

Marquez, kitabı için şunları söylüyor:
“Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum.
Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları birörnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı büyük bir dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız.”
Çok merak ettiniz değil mi?

Yüzyıllık Yalnızlık
Gabriel Garcia Marquez
Can Yayınları
464 sayfa

Özge Ovalı Karakaya
https://www.instagram.com/yorgunokur/

2 thoughts on “Yüzyıllık Yalnızlık

  • 14 Aralık 2015 tarihinde, saat 19:44
    Permalink

    Yazınızı okuyunca Marquez’a aynı pencereden baktığımızı fark ettim.Oldukça merak ettiğim ancak cesaret edip elime alamadığım bir roman Yüzyıllık Yalnızlık. Ama bu güzel yorumdan sonra merakım katlanarak arttı. Mutlaka okuyacağım, teşekkürler

    Yanıtla
  • 16 Aralık 2015 tarihinde, saat 11:36
    Permalink

    Çok teşekkürler. Begenmenize sevindim.

    ?

    Yanıtla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir