Yüceler Çağı Kitabı Yazarı Osman Orhun Ceyhan ile Söyleşi
Yeni bir yazar ve yeni bir kitap daha yayın dünyasına adım attı. Kitap yazmayı düşünenler için kolay cesaret edilemeyecek türde, fantastik bilimkurgu olan ve seri olarak yazmayı planlandığı kitabı Yüceler Çağı’nı yazar Osman Orhun beyle konuştuk.
Öncesinde sevgili okuyucu, kısaca kitaptan söz etmek istiyorum: Altı farklı soyun bir arada yaşadığı bir ülke düşünün. Ülkede soyların üstünlüğüne göre kast sistemi olmakla birlikte aynı zamanda her soyun temsilcisi bir lider bulunmaktadır. Bir de tüm ülkenin yönetiminden sorumlu kral ve Akro denen tapınak yöneticisi. Kitapta her soyun kendi çıkarını göz ettiği ve krallığı ele geçirmeyi düşünen bir lideri olsa da bu soyların dışında kalan kimi köle/hizmetli olarak kullanılan kimi de sürgün edilmiş bir melezler topluluğu var. Onlar da özgür olmak istiyor. Sessiz ve içten ilerleyen bu soğuk savaş günün birinde maskelerin inmesiyle sıcak savaşa dönüşür. İçlerinden biri galip çıkar; Ancak her şey bitmemiştir. Çok bilinen bir sözle “bitti denilen yerde yeniden başlar”. O başlamanın ne olduğunu ise serinin devamından öğrenebileceğiz.
Kitabın karmaşık bir yapısı var. Çok fazla karakter ve olay birbiri içine geçmiş durumda. Zaten yazar bunun farkında olarak kitabın son sayfalarında soylar ve konular hakkında kısa bilgilendirme yapmış, ki takıldığınız yerde bilgi alarak okumaya devam edebiliyorsunuz. Bu sebeple sular seller gibi okuyayım, hızlı okuyup geçeyim deme durumu bu kitap için pek mümkün değil. Her bölümde mutlaka durup hatırlamak zorunda hissettiğiniz kısımları oluyor.
Kitabın yazımında özen gösterildiği, ifadelerin düzgünlüğü ve imla uygunluğundan anlaşılabilmektedir.
Gelin şimdi kitabın detaylarını yazarla konuşalım:
Kitapcafe: Orhun bey, öncelikle sizinle tanıştığım için mutluyum. Kolay kolay fantastik roman okumayan hatta ilgi alanına girmeyen biri olan bana, serinin devamını merak ettirecek kadar ilgi çekmeyi başardınız. Sorularıma vereceğiniz yanıtlar için de şimdiden teşekkür ederim.
Hakkınızda az çok fikir sahibiyim ama okuyucular için biraz da olsa kendinizi anlatır mısınız?
Öncelikle kitapla ilgili düşünceleriniz ve ilginiz için teşekkür ederim. Sizin de bahsettiğiniz gibi girmeye cesaret isteyen bir yol fantastik kurgu roman yazmak ve bu yolda bana eşlik edecek herkese ihtiyacım var. Osman Orhun Ceyhan iki çocuk babası, küçük ölçekli bir yazılım firmasının sahibi, bir mühendis. Kayseri’de doğdum ve büyüdüm, üniversiteyi Ankara’da okuduktan sonra Kayseri’ye döndüm ve özel sektörde çalışmaya başladım. Daha sonra kendi şirketimi kurdum ve hala bu şirketin yöneticiliğini yapıyorum.
Kitapcafe: Neden ilk kitabınızda fantastik türü tercih ettiniz?
İşim gereği iş hayatıyla kariyerle, kişisel gelişimle, insan ilişkileriyle, siyasetle yeterince iç içeyim. Yalnızca bu konularla ilgili değil, bilimle, teknolojiyle, tarihle ve birçok şeyle ilgili söyleyecek çok sözüm var. Hepsini tek seferde söylemenin en iyi yolunun böyle bir kurgu olduğunu düşünüyorum. Bir kurgu oluşturup yazmaya başladıktan sonra bilinç altımdaki bütün bu sözler kahramanların sözlerine dönüştü. İçine düşmüş olduğumuz her çıkmaz bir kahramanın serüveninde ortaya çıktı. Sonunda da elinizde tuttuğunuz bu kitap ortaya çıktı.
Kitapcafe: Bu kurgu nasıl oluştu? Yazarken mi şekillendi, yoksa öncesinde olaylar ve karakterler iskelet olarak zihninizde vardı da üzerine mi inşaa ettiniz?
Aslında her şey eşime sorduğum bir soruyla başladı. Soruyu ve cevabı söyleyemem çünkü bu soru ve cevap kitabın devamında ortaya çıkacak bir gizemin cevabını verir. O gün kafamda şekillenmeye başlayan hikaye yavaş yavaş büyük bir kurguya dönüştü. Bu kurgu bir süre sonra o kadar büyüdü ki notlar almaya ve bir iskelet oluşturmaya başladım. Ancak bir iş seyahati sırasında ilk satırları telefonumla yazmaya başladığımda işler biraz değişti. Birçok karakter yazmaya başladıktan sonra ortaya çıktı. Çoğunun ismini, yazmaya ara verip uzun süre düşündükten ve araştırdıktan sonra vermek zorunda kaldım. Her şey yerli yerine oturduğunda Yüceler Çağı çok büyük bir hikayenin ilk bir parçası olarak ortaya çıktı.
Kitapcafe: Benim görüş açım belki de; kitabın yirmi yaş üstüne uygun olduğunu düşünüyorum. Alt yaş grupları için durağan gelebilir. Sizin için kitabın yaş grubu var mı? Belli bir kesime yönelik mi yazdınız?
Kitabı yazarken herhangi bir hedef kitle gözetmedim ya da bu alt yaş grupları için uygun olmaz diye düşünmedim. Benim bir hikayem var çok büyük ve ben bunu anlatacağım dedim. Ortaya çıkan esere eleştirisel gözle bakınca haklı olabilirsiniz ancak şu anda ikinci kitabı merakla bekleyen 17 yaşında da 65 yaşında da okur var.
Kitapcafe: Çok karakter var. Yazarken yorucu olmadı mı? Üstelik hiçbir detay kaçırılmamış, karakterler ve olaylarla ilgili. Nasıl aklınızda tuttunuz?
Hikayenin arka planı şekillendikçe şunu göreceksiniz ki çok karakter olmak zorunda. Kitapta altı insan ırkı var ve bunun bir sebebi var. Her ırkın lideri, kral, tapınak hizmetçileri, melezler, yan karakterler bütün bunları göz önüne aldığınızda 20’den fazla karakter kendiliğinden ortaya çıkıyor ve eğer bu sayı size çok geldiyse ilerleyen kitaplarda daha fazla karakterin hayatımıza gireceğini söyleyebilirim. Her karakterin bir planı var ve bu planlar birbiriyle kesişen yollar izliyor. Bu kesişimler ve önemli olaylar ana kurgumda belirli olduğu için zaman zaman bu kurguya bakmak zorunda kaldım ama yorucu olmaktan çok keyif vericiydi diyebilirim.
Kitapcafe: Kitabınızda felsefe, sosyoloji ve siyaset ögeleri fantastik simgelerin arkasına saklanmış. Yazdıklarınızı sıradan bir fantastik roman gibi okumak hafif kalır. Detayına inince ister istemez günümüz dünyasına eleştirel bakan bir yanı olduğunu görebiliyorsunuz. En azında benim okuduğumdan anladığım bu. Yanılıyor muyum?
Hayır yanılmıyorsunuz… Söylediğim gibi benim söyleyecek çok sözüm var. Bu kitabı yalnızca fantastik bir hikaye olarak görebilirsiniz ancak bazen açık açık bazen satır aralarında önemsediğim, hakkında konuşmak istediğim her şeye değinmeye çalıştım. Değinmeye de devam edeceğim. Bir tarafta adaletin doğasını sorgularken diğer tarafta ışığın ve zamanın doğasını sorguladım. Bütün bunların bir sebebi olduğunu ve bunları serinin devamını okudukça anlayacağınızı söylemeliyim.
Kitapcafe: Diğer fantastik kitaplara göre daha fazla gerçekçi detay taşıdığını ve üzerinde düşündürdüğünü söyleyebilirim. Bazı bölüm girişlerinde felsefik sorular, sorgulamalar var. Her soruya soruyla yanıt verilmekte. Bilgi, adalet, güç gibi önemli ve soyut kavramlar, özellikle de bu başlıkları oluşturuyor. Bir nevi okuyanda farkındalık oluşturma misyonu da var. Neden?
Ülkemizde okuma oranı oldukça düşük ancak okuyanların da okudukları konu hakkında düşünme ve sorgulama oranı da bir o kadar düşük. Bazı bölümlerin bu sorgulamalarla başlıyor olması aslında o noktaya kadar gelmiş olan okurun biraz kafasını kaldırıp soluklanmasını ve söylediklerimi düşünmesini istiyor olmamdan kaynaklanıyor. Okuyucu bir bölüme başlarken bir savaş metni okumayı beklerken karşısında hareketin doğasını sorgulayan satırlar buluyor ya da bir gizemin çözülüşünü okumayı beklerken ışığın gizemli dünyasını aydınlatmaya çalışan bir metin okuyor. Bütün bunlar hem okuyucuya benzer felsefi sorulara kendi içinde bir cevap bulması için sorular soruyor hem de ileride onları ilginç olayların beklediğine dair bir işaret veriyor diyebilirim.
Kitapcafe: Onur ve özgürlük, zenginlik ve güç ayrı iki takım ve bunların gizli savaşı hissediliyor. Kitabın teması da bunlardan oluşuyor galiba. Orhun beyin lûgatında bu sözcüklerin karşılığı nedir?
Size kitaptan bir alıntıyla cevap vereyim. Jmarr Oldrin’in de dediği gibi “Savaşlar asla bitmez sadece şekil değiştirir.” Tarih sahnesinde yaşanmış olaylara bakarsanız aynı olay için bundan bin sene önce onursuzluk derken bugün takik zeka diyebiliyoruz. Bundan bin yıl önceki özgürlük tanımıyla bugünkü aynı değil. Güç ise sürekli değişen bir olgu. 600 yıl önce ordusu güçlü olan güçlüyken bugün ekonomisi güçlü olan güçlü adlediliyor. Bin yıl sonra neye ne anlam vereceğimizi şimdiden öngörmek imkansız. Toplumların teknolojinin de etkisiyle muazzam bir etkileşim içinde sürekli değiştiği bir dünyada kavramları anlamlandırmaktan çok hayatımıza yeni katılan kavramları anlamlı hale getirmek daha önceliklidir diye düşünüyorum.
Kitapcafe: Kitapta bir görünen hayallerin olduğu bir ülke var, bir de dağların içine oyulmuş karanlıklardan oluşan bir ülke var. Biri yerin üstü, biri yer altı gibi. Bu bir denge mi, yoksa kurgu gereği öyle mi şekillendi?
Melezlerin varlığı ve yaşam şekilleri kurgu da olsa aslında günümüz dünyasına ağır bir eleştiri barındırıyor. Melezlerin sürgün hikayesi yasa koyucuların bir topluluğun yaşam hakkını bile nasıl elinden alabileceğine dair sağlam bir örnek. Dini otoritelerin Orta çağ Avrupası’nda yaptıkları ortada. Maya ve İnca uygarlıklarında toplu insan kurban edilmesi gibi ritüelleri görebilirsiniz, Hitler Almanya’sının bundan çok değil 70 yıl önce yaptıklarını biliyoruz. Bugün bir çok insan bu bahsettiğim olaylarda ölen, katledilen yok edilen topluluklar gibi ölüme mahkum edilmese de modern bir kölelik sisteminin içinde yaşıyor ve bunun farkında bile değil. Tıpkı “melezlerin” sırtında yükselen “yüce” uygarlığı gibi günümüz dünyasının ileri toplumlarının refahı da geri kalmış toplumların sırtında yükseliyor.
Kitapcafe: Kitapta kadınlar iki ayrı konumda. Bir grup erkeğin malı, diğer grup ise erkeği yöneten güce sahip. Her ikisinin de öne çıkan özelliği cinselliği. Diğer yandan da sanki kadının seçme hakkı olduğu ve neyi seçerse onu yaşadığı izlenimi de veriyor. Siella’da olduğu gibi. İsterse baş kaldırabilir, isterse köle olur, gibi. Anekso karakterinin oğlu yok. Kızları saray içinde belli kurallar ile yetiştirilmiş olsa da günün birinde soyun yönetimini onlara verebileceğini dile getiriyor. Orhun bey, yazar olarak bir de sizden romandaki kadınları ve önemini öğrenelim.
Kitaptaki kadınlarla ilgili çok doğru gözlemleriniz var. Şu ana kadar kitapta 3 önemli kadın karakter var bunlar Siella, Feinshin Oldrin ve Lzes Kornos. Siella karşımıza melezlerin en güzeli olarak çıkıyor ve kitabın sonuna kadar melezleri onun hikayesiyle öğreniyoruz. Lzes Kornos, Kornos ırkının lideri genç bir kadın. En büyük zaafı tecrübesizliği ancak onun hikayesi de büyük resim için önemli ipuçları sunuyor. İlerleyen kitaplarda kadın karakterler daha çok hikayenin içine girecek. Bundan sonraki süreçte kadın karakterlerin önemini sorarsanız Feinshin Oldrin der ve susarım.
Kitapcafe: Torus ve Micel, nedir? Gözümden mi kaçtı bilmiyorum; bunlar ne anlama geliyor?
Gülümseyerek cevap vermeye çalışayım. Torus ve Micel kimdir? Nedir? Yüceler Çağı Torus ve Micel’in hikayesinde yalnızca kısacık bir zaman dilimi. Esas hikaye onların hikayesi. İlk kitapta hiçbir ipucu yok ve bir süre daha olmayacak. Bütün öykünün en büyük gizemi bu diyebilirim. Onların hikayesini okuyacaksınız, ilk cümleden son cümleye kadar. Her sayfada, her paragrafda, her cümlede. Akıp giden Aenn nehrindeki her su damlasında, Arkinos’un karlı zirvelerinde, büyük bataklık ve ötesinde, aşılmaz okyanusların derinlerinde her şey onların hikayesini anlatıyor olacak size. Umarım bu hikayeden keyif alırsınız.
Kitapcafe: Kitabın girişinde bir hayalinizi gerçekleştirdiğinizi belirtmişsiniz. Kitabın kendi bile başlı başına büyük bir hayal gücü eseri aslında. Orhun bey, diğer hayalleriniz nelerdir? Bunların okuyucuya yansımaları olacak mı?
Size Albert Einstein’ın bir sözüyle cevap vereyim, “Mantık sizi a noktasından b noktasına götürür, hayal gücü ise her yere…” Ben içinde kaybolup gideceğim bir hayal dünyası yarattım ve bunu okurlarla paylaştım. Üniversiteyi kazandığımda kurduğum hayaller vardı bunlara bir süre sonra hedeflere dönüştürdüm ve şimdi bu hedefleri gerçekleştirmek için çalışıyorum. Bu kendimi daha işe yarar hissetmemi sağlıyor. 35 Yaşına gelmeden geride bir eser bırakma hayalim ya da hedefim bunlardan biriydi ve bu kitap beni bu hedefe ulaştırdı. Bundan sonrası için daha büyük hedeflerim var. Bu hikayeyi uluslararası üne kavuşturmak gibi bunun için de önce yerelde hak ettiği yere gelmesi gerekiyor. Bu da biraz sizin desteklerinizle olacak. Kimsenin tanımadığı, kendi halinde, işinde gücünde bir kişinin böyle bir hikaye kaleme alıp başarılı olması benim durumumdaki birçok kişi için ilham kaynağı olacaktır, diye düşünüyorum.
Kitapcafe: Devamı ne zaman gelecek? Razor, kimi görünce şaşırdı? Aramızda kalacak kimseye söylemem. Okuyucu da gözünü kapatır, öğrenmez. Ne olur söyleyin? Kim o?
İkinci ve üçüncü kitap olmasını planladığım metinler şu anda hazır ancak ilk kitabın çıkışından sonra gelen yorumlar sıralamada bazı değişikliler yapmaya itti beni. Öncelikle ikinci kitabın akışını belirleyip gerekli düzenlemeleri yapmam gerekiyor, çok uzak bir zaman değil. Fakat Razor’u bekleyenin kim olduğunu öğrenmek için biraz beklemeniz gerekecek.
Kitapcafe: Orhun bey, söyleşi için teşekkür ederim. Kitabın devamını büyük bir merakla bekliyorum.
Ben de vakit ayırdığınız için teşekkür ediyor ve herkesi Torus ve Micel’in bu esrarengiz dünyasına katılmaya davet ediyorum.