Unutma Noktası : “Hafıza hatırlamak için değil, unutmak içindir”
Nietzsche’ye göre insanla hayvanı birbirinden ayıran şey unutmadır. İnsan unutmayı öğrenemeyip de hep geçmişe bağlı kaldığı için, şaşar durur kendine çünkü insanın hep bir geçmiş yükü vardır ve mutluluğa erişmesine engeldir.
Unutmayı ister miydiniz her şeyi? Yaşadığınız hayatın yapı taşlarını hiç hatırlamamak biz düşünen canlıları yormaz mı? Hatırlamamak, unutmak istediğimiz anılar, ya da hiç yaşanmasaydı dediğimiz anlar vardır elbet. İşte bu anları, neyi unutacağımızı kendimiz seçseydik ne de güzel olurdu! Sadece güzel anılarla ana odaklanmak, mutluluğa erişmeyi sağlamaz mıydı? Yine de hatırlıyoruz. En basit bir tartışmayı da en acı verici olanları da… Bu nedenle geçmişin acı verici yükü altında ezilmekten anı yaşamaya vakit bulamadığımız bile oluyor.
Sema Karabıyık Unutma Noktası adlı kitabına da “Hafıza hatırlamak için değil, unutmak içindir.” diye başlıyor. Geçmişini unutan, parçaları birleştirmekte zorlanan Sude’nin hayatını anlatıyor. O unutmayı başaranlardan, daha doğrusu unutup hiçbir şeyi hatırlayamayanlardan. Dedik ya unutsak iyi olur muydu diye, bu kitapta bunun cevabı var. Hayatının yapı taşlarını unutup, şu anda olduğu şeyi yaşamalı, önüne bazı parçalar gelirse bunlardan birer anlam çıkarmalı. Yardımcı olacak kimsesi yok. Annesi, babası bir unutma oyunu içinde oldukları merkezde farklı hayatlar yaşıyor. Özellikle annesi her zaman bir bahane bulup Sude’yi apar topar oraya getirtmeyi başarıyor. Yani ona yardımcı olacak bir kişi yok, aklındaki sorulara cevap verebilecek. Oradan oraya savrulup yaşıyor, peki mutlu mu? Unutması ona mutluluğu getirebilmiş mi? Okuyunca daha iyi anlayacaksınız. Ya da çıkarım yapabilirsiniz, kendinizi onun yerine koyarak. Hiçbir veri olmadan hayatı sürdürmeye çalışmak nasıl olabilir ki?
“Kendini ötekinin yerine koyduğunda kin, ötekini kendi yerine koyduğunda intikam hissi yok olur.”
Sude dedektif olarak çalıştığı için bir danışanın eşini takip etmesi gerektiğinde fotoğraf ona geçmişinden bir parça sunar. Kilit bir parça: Selim. Bu da hayatının rotasında değişikliklere neden olacaktır.
Romanın birinci kısmı anlamakta biraz zorlandığım ama merak da uyandıran bir bölümdü. Sude’nin Selim ile karşılaşmaları ve geçmişe dönüşler… Parça parça anlatılan olaylar ise bazı noktalarda anlaşılmaz hale gelebiliyor. İkinci bölümü okuyunca sebepler ve olaylar yerlerine daha çok oturuyor bu yüzden kesinlikle ikinci bölümü tamamlamadan kitap hakkında kesin bir yargıya varmamak gerekiyor. İkinci kısım ise Selim’in her şeyi en başından anlatması ile başlıyor. En az gelişen kasabadaki gençlerin kasabadan kurtulma hayalleri ile… Okulda öğretmenlik rollerini bile sütçü veya bakkal gibi kişiler yaptığından bir matematik problemi ile bir dönemi geçiren bu gençlerden Selim her şeyin tepetaklak olmasına sebep olacak bir adım atar. Sude’nin geçmişinin ve bütün bu kasabanın yaşadıklarının anlatıldığı bu bölüm çok hızlı ve etkileyici idi. Bir de tüm bu olayların arasında Gülce ve bebeğinin yaşadıkları var, ki bu her şeyin başlangıcı ve her şeyin sonuna sebep.
Kitap farklı bir sonla bitiyor, eminim okuyan herkes de olayların bu şekilde gelişebileceğini düşünemeyecektir. Benim için de kitabın güzel olmasının en önemli sebebi bu. Farklı bir son ve farklı bir hikaye. Belki de Türkiye’nin hikayesinin küçük bir kesiti.
Kitabın sonunda ise aklıma takılan soru: Unuttuğumuz şeyi yeniden hatırlamak unutmaktan daha acı verir mi? İnsan zaten acı olanı hatırlarken gerçek mutluluğu elde etmekte zorlanıyorsa, hepsini birden hatırlamak nasıl bir duygu oluşturur?
Unutma Noktası
Sema Karabıyık
Profil Kitap
2018
204 sf.
2
5
4.5