Türkiye’nin en kaliteli yapımı: Leyla ile Mecnun

Türkiye’de kaliteli dizi yok diyenlere verilebilecek en güzel cevaptır leyla ile mecnun dizisi. Yıllar geçse de üzerinden eskiyeceği yerde daha da kıymetlenen tek yapımdır belki. Onu bu kadar özel yapan şey ise biz olması bizi anlatmasıdır. Tam ağlayacakken güldürebilmesidir, hayatın hem bir düğün hem de bir cenaze olduğunu bizlere gösterebilmesidir. Bizim gibi giyinmeleri bizim gibi hissetmeleridir bizim gibi yemeleridir. O kadar absürt olaylar gerçekleşirken insan aklıyla dalga geçilmemesinin tek dizisidir Leyla ile Mecnun. 

Acının samimi olduğu, gülmek için paraya ihtiyacın olmadığı tek dizidir.  Aşkı anlatan, aşkı kimlikte, görünüşte aramayan, beklemenin de bir kıymeti olduğunu yeniden hatırlatan tek dizidir.

Çaya hak ettiği değeri veren tek dizidir.

Mecnunun samimiyetinde, İsmail abinin umudunda, yavuzun kitaplarında, İskender’in konuşmalarında ve azminde, dedenin yardımlarında, leylaların kayboluşlarında, sessiz leylanın sesinde, Erdal bakkalın oyunlarında ve hastane sahnesinde,  hidayetin görünmezliğinin görünürlüğünde ve illaki onca güzel müziklerden birinin içinde bulursunuz kendinizi. Sığındığınız bir limandır İsmail abi gibi.

Saraylar, aldatmacalar, dokunma tutkusunun aşk sayıldığı, dostluğun tanınmadığı hiçbir şey yok burada her güne ayrı bir kıyafetin ihtiyaç olmadığı, sofra denilen yerde yemeğin kıymet bilindiği, ekmek arası helvanın, simit çayın zenginliğini bilenlerin dizisidir Leyla ile Mecnun.  Kitaplara verilen hürmetin, ölümün acısını unutamamanın, yaşamanın kıymetini de bilmenin dizisidir. Dostluğun üzerine yapılmış, emeğin üzerine yapılmış sahici tek dizidir.

Her şeyin istenildiği gibi olduğu bir yerde sırf çay yok diye geri dönüldüğü bir dizi daha başka nasıl olabilir ki.

İsmail abinin şekerpareyi görmeden gelmesi sırf mecnun ona ihtiyacı vardır diye, yavuzun ben okumayı yazmayı niye öğrendiğimi şimdi anlıyorum demesi sevdiği kıza şiir okurken, İsmail abinin renkli kıyafetleri altındaki yorgunluğu ve her el sallayışında yeniden doğması, Erdal’ın bakkalı,  Mecnunun çölü…

Her ne kadar çok yazılsa da hep eksik kalacak bir yazı olacak benimki. Şunu nasılda atlamışım şundan nasılda bahsetmemişim diyeceğim bir yazı olarak kalacak hep bu satırlar, sizde mazur görün beni.

Hepinizin hayatına dokunsun Leyla ile Mecnun.

Tuğba Ayar

"Okumak iptiladır, müptelalara selam olsun."

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir