Tuhaf Kütüphane
Ne yazsa okurum dediğim Murakami’nin 2008 yılında çıkan kitabı 2016’nın son günlerinde Türk okuyucusu ile buluştu. Kısacık, bir solukta okunabilen kitap yine Doğan Kitap etiketi ve ‘Uyku’ da olduğu gibi ciltli ve bol illustrasyonlu olarak raflara yerleşti. Her fırsatta tavsiye ettiğim Murakami ve benim tanışma eserim olan ‘Sahilde Kafka’ tadını her kitabında ararken kısalığı beni üzdü. Klasik bir Murakami olarak değerlendiremeyeceğim ‘Tuhaf Kütüphane’yi. Evet, klasik bir Murakami sonu var bu da beni mutlu eden yönlerinden biri ancak içerik olarak okuduğum diğer kitaplarından çok geride..
Kafkavari bir kabus ve yalnızlık üzerine biraz hassas bir hikaye olsa da pek sevemediğim ‘After Dark’ta bile içerik daha doluydu bence. Kütüphaneye ödünç aldığı kitapları iade etmeye giden kahramanımız yolda aklına takılan Osmanlı vergi sistemine dair bir kitap isterken kendini canavar yaşlı adam tarafından zidana kapatılmış bulur. ‘Yaban Koyununun İzinde’den tanıdığımız Koyun Adam ve çok güzel ama dilsiz bir kız hapishanesindeki tek arkadaşlarıdır. Kitap okudukça ise kötü sonuna yaklaşmaktadır. Murakami eserlerde alıştığımız güzel metaforlar olsa da içeriği kurtarmaya yetmemiş diye düşünüyorum.
Etkileyiciliğine ise diyebileceğim hiç birşey yok. Murakami okuyupta etkilenmemek zaten mümkün değil. Mutlaka okuyun diyemeyeceğim ama benim gibi bir Murakami hayranı iseniz ve tek lokmalık bir kitap arıyorsanız seçenekleriniz arasında bulunsun.
Yine bir kaç alıntı ile yorumumu bitireyim:
Labirentlerin zor yanı, seçtiğin yolun doğru olup olmadığını, sonuna kadar gitmeden bilememendir. sonuna kadar ilerleyip de yolu karıştırdığını anladığında, geri dönüp başlamak için çok geç olabilir. işte labirentlerin sorunlu noktası da budur.
“Ona buna mazeret bulup insanların iyi niyetini hiçe sayanlar insanlığın yüz karasıdır.”
Tanıtım Bülteninden:
Haruki Murakami’den büyükler için yazılmış, masal tadında bir öykü…
Bir Osmanlı Vergi Tahsildarının Güncesi adlı kitabı elime aldım, okumaya başladım. Bu, Osmanlıca yazılmış zor bir kitaptı. Ne var ki tuhaf bir şekilde hiç güçlük çekmeden okuyabiliyordum. Kitabın sayfalarını çevirirken, Türk vergi tahsildarı İbn Armut Hasir olmuştum, belimde eğri bir pala, İstanbul’da vergi toplamaya çıkmıştım. Meyve ve tavuk, sigara ve kahve kokuları sokağa ağır ağır akan bir nehir gibi yayılmıştı. Hurma ve mandalina satan seyyar satıcılar yol kenarında yüksek sesle bağrışıyorlardı.
Yalnız bir çocuk, gizemli bir kız ve Koyun Adam… Acaba korkunç yaşlı adamın onları hapsettiği ürkünç kütüphaneden kaçmayı başarabilecekler mi? Haruki Murakami’den büyükler için yazılmış, masal tadında bir öykü… Neden bunlar benim başıma gelmek zorundaydı ki? Oysa tek yaptığım, kitap ödünç almak için kütüphaneye gelmekti. “O kadar da canını sıkma” dedi Koyun Adam, beni avutmak için.”Baksana Koyun Adam” dedim. “Neden o yaşlı adam benim beynimi yemek istiyor ki?” “Bilgiyle dolu beyin çok lezzetli olur çünkü. Yumuşacıktır. Aynı zamanda böyle topak topaktır.”
Tuhaf Kütüphane
Haruki Murakami
Doğan Kitap
72 sayfa, 2016