Tercüme edilemeyen sözcükler
Yeni Zelanda’lı tasarımcı Anjana Iyer, Found in Translation adını verdiği projesinde İngilizcede tek kelimeyle ifade edilemeyen sözcükler için her gün ayrı bir afiş hazırlıyor, 100 Days Project sitesinde de sergiliyor.
Gattara (İtalyanca): Hayatını kedilere adamış, genellikle yaşlı ve yalnız kadın.
Tingo (Rapa Nui dili): Bir komşunun evindeki eşyaların tamamını, yavaş yavaş ödünç alıp iade etmemek suretiyle yürütmek.
Schadenfreude (Almanca): Başkalarının ızdırabından haz alma.
Backpfeifengesicht (Almanca): Fena halde yumruklanmayı hak eden surat.
Fernweh (Almanca): Asla gitmediğiniz bir yeri özlemek.
Ohrwurm (Almanca): İnsanın diline bir şarkının takılması (birebir çevrildiğinde “kulak kurdu”).
Cafuné (Portekizce): Birisinin parmaklarını şefkatle bir başkasının saçlarından geçirmesi.
Friolero (İspanyolca): Hava değişimlerine ve soğuk havaya karşı özellikle hassas olan kişi.
Ghiqq (Farsça): Çaydanlık kaynadığında çıkan ses.
Istoriesmearkoudes (Yunanca): Asla doğru olamayacak kadar uçlarda ve abartılı hikayeler (birebir çevrildiğinde “ayılı öyküler”).
Pana po’o (Hawaiice): Unuttuğunuz bir şeyi hatırlamak için kafa kaşıma eylemi.
Iktsuarpok (İnuit dili): Birisinin buluşma yerine gelmesini beklerken hissedilen gerginlik.
Hanyauku (Kwangali dili): Ilık kumlarda parmak uçlarında yürüme eylemi.
Mamihlapinatapei (Yaghan dili): Aralarında bir şeyin başlamasına hazır, ama ilk adımı atmaktan çekinen iki kişinin paylaştığı sözsüz ama anlamlı bakış.
Utepils (Norveçce): Güneşli bir günde dışarıda oturup bira içmek.
Gökotta (İsveçce): Dışarı çıkıp kuşların cıvıldamalarını dinlemek amacıyla erkenden kalkmak.
Tokka (Fince): Büyük bir ren geyiği sürüsü.
Bakku-shan (Japonca): Güzel kadın… arkasından bakıldığı sürece.
Tsundoku (Japonca): Bir kitabı satın aldıktan sonra okumamak, kendisi gibi alınıp okunmamış kitapların durduğu yığına atmak.
Wabi-Sabi (Japonca): Büyümenin, yaşlanmanın ve ölmenin doğal döngüsünü kabullenmek.
(Kediler Kitaplar)
Okurken çok eğlendim ? faydalı olmuş