Takıntılarıyla Sizi Hayrete Düşürecek Yazarlar
İnsan olarak hepimizin bazı sıradışı huyları, alışkanlıkları ve takıntıları vardır. Kitaplarını olağanüstü bulduğumuz yazarların insan olduğunu unutup onlar hakkında bilinmeyen gerçekleri öğrendiğimizde çok şaşırıyoruz.
Yazarların bilinmeyen yönlerini araştırırken dehşete düştüğümüz özelliklerini görünce, kitaplarını bir daha okuyamam, dediğimiz de oldu. Size o kadar detay vermeyeceğiz; ama bazı yazarların ilginizi çekeceğinizi düşündüğümüz özelliklerini sizin için sıraladık. Montaigne’nin dediği gibi “İnsan, her yerde insandır.” Yazar olması onu farklı kılmıyor.
Keyifli okumalarınız olsun.
Victor Hugo
Sefiller, Notre Dame’ın Kamburu gibi önemli ve başyapıt olan eserlerin yazarı olan Victor Hugo’nun ciddi düzeyde “beğenilme” takıntısı varmış. Öyle ki yaşlanmayı geciktirmek için türlü bakımlar yaparmış. Bunlardan bazıları vücudunu diri tutmak için her sabah buzlu suyla yıkanma ve sesinin güzel çıkması için çiğ yumurta içme gibi.

Hüseyin Rahmi Gürpınar
Obsessif ve kompulsif rahatsızlıklar çağımızda da sık görülmektedir. En çok bilinenleri ise simetri ve temizliktir. Türk Edebiyatı’nın önde gelen isimlerinden biri olan Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın da takıntısı “temizlik”miş. Mikrop kapma korkusu o kadar baskın gelirmiş ki dört mevsim eldivenle dolaşırmış.

Mark Twain
Tom Sawyer’in babası diyeceğimiz Mark Twain’in takıntı gibi olmasa da yazarı çok yoran, üzen bir hastalığı varmış: İnsomnia. Uykusuzluk hastalığının ona yararı ise geceler boyu yazabilme imkanı vermiş olmasıdır.

Jane Austen
Gurur ve Önyargı kitabıyla bilinen Jane Austen, kitaplarını okuyucularından sakınmamış olması ne güzel değil mi? Şimdi diyeceksiniz ki “Ne alaka?”; Çünkü Jane Austen hepimizin bildiği gibi ailesiyle yaşamış biri ve bunca eserini yazarken aile bireylerinden köşe bucak kaçırmış. Onun da takıntısı buymuş; yazdıklarını ailesinin okumasını istemiyormuş.

Truman Capote
Tiffany’de Kahvaltı adlı ünlü eserin yazarı Truman Capote, bildiğiniz gibi değil. Acaba boş vakitlerinde “Bugün neyi takıntı etsem?” diye mi düşünüyor, dedirtecek kadar takıntılı. En zararlı takıntısı sigara olup elinden ve ağzından eksik etmezmiş. Bu kadarla kalsa bir derece; ama aynı küllükte üçüncü sigarayı söndürmenin ona göre uğursuzluk getireceğine inanırmış. Cuma günü takıntısı da olan yazar, cuma günleri hiçbir işe başlamaz veya bitirmezmiş. Rakamları toplama takıntısı ise en tuhafı. Nerede rakam görse toplama işlemi yaparmış. Mesela telefon numaralarını toplar, toplam sayı onun uğursuz kabul ettiği sayılardan olursa o telefon numarasına sahip kişiyle bir daha telefonda görüşmezmiş.

Charles Dickens
Mezarlık ziyareti neyse de morg nedir yahu? Şu bizim Charles Dickens’tan bahsediyorum; boş zamanı olunca kimsesizler morguna gidip ziyaret edermiş. İlham veriyormuş da. Yazarın başka bir takıntısı ise yatağının yönü kuzey kutbuna doğru olmazsa uyuyamaması. “Ayağını sıcak, başını serin tut.” diyen Türk atasözünü duymuş olabilir mi?

Honore de Balzac
Ah Balzac, sen bugünlerde yaşayacaktın. Mest olurdun, mest. O kadar çok kahve mekanı ve kahve çeşidi var ki herhalde her saniyen okumak ve yazmakla geçerdi. Ünlü eseri olan Vadideki Zambak’ın adı da belki “Kahvecideki Zambak” a dönüşürdü. Zira yazarın en büyük takıntısı kahveymiş ve ölümünün de bu yüzden olduğu iddia edilmektedir. Günde onlarca fincan kahve içermiş ve kahve bulamadığında çekirdeğini çiğnermiş.

Sabahattin Ali
Kürk Mantolu Madonna, Sırça Köşk, Değirmen gibi eserlerin ünlü yazarı Sabahattin Ali’nin ise diksiyon takıntısı varmış. Konuşan kişinin söylediği sözcük yanlış ise hemen düzeltirmiş. Düşünsenize Sabahattin Ali ile sohbet ettiğinizi; insan yanlış söyleyeceğim, korkusuyla heceleyerek konuşmaya başlar. Diğer yandan bu özelliği onun dile ve dilin doğru kullanımına ne kadar özen verdiğinin de göstergesi değil mi?

Orhan Veli Kanık
Sevgili şair ve yazarımız Orhan Veli de tıpkı Balzac gibi bir kahve tiryakisiymiş. Kahvesini bira bardaklarına doldurarak içtiği belirtilmektedir.

Sezai Karakoç
Ülkemizin önemli düşünür, şair ve yazarlarından biri olan Sezai Karakoç’un en ilginç özelliği fotoğraf çektirmeyi istememesi ve bundan özellikle kaçınmasıdır. Günümüze ulaşan fotoğrafları ise onun haberi olmadan çekilmiştir.
