Şımartılmış Çocuk Sendromu – Maggie Mamen

2010 yılında tesadüf eseri bir vakanın ortasına düştüm. Görünen vaka bir depresyondu ama bana kalırsa bir dolu tutarsızlık vardı. Öğrenci müthiş zeki bir kızdı ve o kadar çok uzman eskitmişti ki ne zaman nasıl davranacağını bilerek direnç gösteriyordu. Tabii o zaman elimin altında böyle nokta atışı yapan bir kitap olmadığı ve benim de uzman bir psikolog olmadığım hesaba katılırsa “kızı depresyondan çıkaracağım derken ben depresyona girecektim az kalmıştı”. Peki neden bana geldi? Benden başka kimseyle konuşmayı istemediği için.. Belki beni hafife aldı bilemiyorum. Belki de, defalarca intihara kalkışmış bu kızın “ gerçekten ölmek istediğini sanmıyorum, amacın ne?” veya “kollarında kesikler var ve hep aynı yerden. Bunu özellikle yaptığını düşünüyorum.” Dememden mi bilemiyorum. Çünkü cevabı hafifçe gülmek ve “ çünkü ben kendime zarar verdiğim zaman annem babam benle daha çok ilgileniyor” demişti. Bunu da ilk fark eden benmişim. Ancak neden bu şekilde ilgi istediğini de bir türlü anlatmamıştı. Birkaç seans sonrasında 5 yaşındaki kardeşini çok kıskandığı için böyle davrandığını söylediğinde açıkçası çok şaşırmıştım. Bu kadar klasik ve basit bir nedenle insanın intihara kadar gidebileceğini düşünmemiştim. Bu ne şımarıklık, değil mi? Sadece sebep bu değildi elbette, ne zaman önemli istekleri olsa buna zemin hazırlamak için de yapıyordu bunu. Aile “aman bir şey olmasın “ deyip onu mutlu etmek için ne isterse koşulsuz yerine getiriyordu. Kitabı okurken sık sık bu vakayı hatırladım. Karşılaştığım diğer vakaları da…

Kanadalı Uzman bir doktor olan Psikolog Maggie Mamen, kendi deneyimleri ve incelediği vakalardan yola çıkarak hem eğitsel, hem psikolojik hem de tıbbi açıdan değerlendirmeler ve önerilerle hazırladığı kitapta önemli vurgulamalarda bulunmaktadır.

“ Kendimizi de çocuklarımızı da şımartma hakkını kendimize vermeye kesinlikle ihtiyacımız var. Öyleyse sorun nedir?”

Gerçekten sorun neydi? Yazar bu konuya şöyle açıklama getirmiştir:

3_d“Bir kez şımartılmaya alıştıktan sonra gördüğümüz ikramlar artık “özel” olmaktan çıkar ve karşılanması için ısrarcı olmaya başladığımız bir beklenti haline gelir. Aynı zamanda ve daha önemlisi, bu ikramlar olmadan hayatta kalma yetisi geliştiremeyebilir ve ailemizin dışındaki gerçek hayat ormanında var olmaya hazır hale gelemeyebiliriz.” O yüzden de şımartılmak güzel olsa da sonuçta ne zaman ve ne kadar olabileceğini kontrol etmek kolay olmadığından bu konuyu dikkate almak gerekmektedir.

Peki yazarın amacı tüm sorulara reçete yazmak mı ve böyle bir imkan var mı? “ Bazı taktikler bazı çocuklar için bazı zamanlarda işe yarar. Tüm çocuklar için her zaman işe yarayacak hiçbir taktik yoktur ve hiçbir ‘uzman’ hiçbir zaman kendi çocuğunuzu sizden daha iyi tanıyamaz” der Dr. Mamen. Geçekten de biz eğitimcilerce de vurgulanan budur “her çocuk biriciktir”.

O zaman ilk yapılması gereken doğru bir tanımadır. Bu çocukların çoğu kez, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, kaygı bozukluğu, karşı gelme bozukluğu, depresyon, bipolar bozukluk vb. ile karıştırıldığı belirtilmektedir.

Şımarıklığın da tedavi edilmesi gereken bir durum olduğunu kabullenmek belki de işimizi kolaylaştıracak bir diğer adımdır. Peki çocuklar nasıl şımarır?

Çocuklar, onlara verdiğimiz yanlış mesajlar nedeniyle şımarıklığı benimseyebilir ve bunu davranış haline dönüştürebilir.

“çocuklarımızın mutlu ve rahat olmalarını istiyoruz” ama çocuk bunu “her zaman mutlu ve rahat olmalıyım. Bir kayıp ya da başarısızlık yaşarsam ya da üzgün , kırgın, kızgın ya da hayal kırıklığına uğramış hissedersem, biri mutlaka daha iyi hissetmemi sağlamalı” şeklinde anlayabilir diyor yazar.

Peki başka nasıl şımarıyor çocuklar? Temelde iki yaklaşım var biri çocuğun yapması gereken her işi bizim yapmamız ve ne isterlerse maddi olarak her şeyi almamız. Peki çocuklar bunu nasıl başarıyor? “hepimizin istediği şeyleri yaptırmak için kullandığı, test edilip onaylanmış bir yöntem de katıksız bir kararlılık ve ısrarcılıktır” şeklinde cevaplıyor kitap.

Markete giden çocuğun çikolata istediğinde anne baştan ‘hayır’ dese de ağlayan bağıran tepinen çocuğa istediğini alması gibi…

3937016564_5d00800e71_zBu konuya önemli vurgu “ Çocuklarımız da yorgunluğumuzdan, suçluluk duygularımızdan , onların mutsuzluklarına dayanamamızdan ve sevilmek istediğimizden faydalanarak hayatlarının çok erken aşamalarında bu oyunda uzmanlaşıyorlar” diye görüş bildirmektedir yazar. Gerçekten öyle değil mi?

Daha küçük yaşta çocuklara “en çok anneni mi seviyorsun yoksa babanı mı? “ gibi sevginin rekabete dönüştüğü bir ortam sunmuyor muyuz? “babamı seviyorum çünkü o ne istersem alıyor” diyen çocuğa aslında şu mesajı da vermiyor muyuz “ne kadar çok maddi isteklerin yerine getirilirse o kadar çok sevilirsin”.

Şımarık çocuk sendromunu diğer psikiyatrik tanılardan ayırmak için kitapta çizelgelerle karşılaştırmalı açıklamalara yer verilmiş. Bu şekilde doğru tanı için ayırt etme kolaylaşıyor.

Asabiyet ve öfke; depresif çocukta sevdiği işle bile uğraşırken görülebilirken , şımarık çocukta istediği bir şeyin yapılmasına izin verilmediğinde ortaya çıkabileceği; intihar eğiliminin her iki türde görülse bile – kendi vakamda olduğu gibi- şımarık çocuğun bu yöntemi seçmesi “ çıkarlarına hizmet eden stratejilerin yetersiz kalması durumunda tetiklenir” denmektedir.

‘Beklemeyi, zorluklar karşısında sebat etmeyi ya da dikkatlerini toplamayı öğrenmemiş olan şımartılmış çocuklara yanlış bir şekilde DEHB teşhisi konması’ da sıklıkla karşılaşılan bir durumdur.

Kitapta bu DEHB bölümü detaylı şekilde ele alınmıştır. Eğitimciler olarak biliriz; bir çocuğa dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı konulabilmesi için en az iki farklı ortamda belli bir süre gözlemlemek gereklidir. Kitapta bu konuda tanılama için gerekli kriterler ve anne baba- öğretmen cevapları ile karşılaştırmalı anlatım yapılmıştır. Bu da bizler için önemli bir kılavuz örneğidir.

Yazar karşıt gelme bozukluğunun dört temel kriteri olduğu ve en az altı ay süresince bu kriterleri gösteren çocuğa ‘Karşıt gelme bozukluğu’ tanımı koyulabileceğini belirtmektedir. Şımartılmış çocuklarda ise istedikleri red edildiğinde veya yetişkinin olması gerekenle ilgili taleplerinde inatlaşma görülmektedir.

Şımartılmış çocuklar, ödev yapmaktan kaçınma, dikkat çekmek için öğrenemediğini dile getirme gibi davranışlar göstererek öğrenme sorunlarını da öğretmen ve ebeveynlere sunabilmektedir.

Buraya kadar genel olarak şımartılmış çocukla ilgili bir tanışma yaptık kitabımız üzerinden. Eee sonuç? Dediğinizi biliyorum.

Önerilerin hepsini buraya yazmam tabii ki mümkün değil. Ama işe yarayacak yaklaşımlar ve önemli stratejiler olduğunu söylemem sanırım ilginizi çekecektir.

“Şımartılmış Çocuk sendromu: Nasıl başa çıkılır? Nasıl kaçınılır?” adlı bölümde ‘şımartma döngüsünü kırmak” için ‘tepeden başlayıp aşağıya doğru ilerleyen bir yöntem önerilmektedir.’ Bunun içinde öncelikle ‘ailenin hiyerarşik yapısında’ değişiklik yapılacağı belirtilmektedir. Nasıl mı? Detaylar tabii ki de kitapta. Evli veya boşanmış çiftlere göre öneriler verilmiş. Temelde üzerinde durulan nokta “dengeyi kurmak”.

Sadece ebeveyn boyutu ele alınmamış kitapta. “Benim çocuğum ……. Yapıyor. Ne yapmam lazım ?” diyerek gelen anne babaya uzmanlarca sorulması gereken sorular ve cevapları da yer alıyor.

Sanırım meslektaşlarımın ilgisini çekecek olan yanı da öğretmenlere yapılan öneriler, Kitabın 13. Bölümünde ‘Bir sınıf aktivitesi: Şımartılmış çocuklar ve öğretmenleri’ başlığında, verilmiş.

spoiled_brat_selfish_parent_child_beg1“Ebeveynlerin, çocuklarının bizim yönetimimizdeki anaokulu sınıfında mutsuz olduklarını, ya da matematik öğretmen tekniklerimiz ya da mantıksız davranışlarımız yüzünden sıkıntı çektiklerini söylemeleri” gibi ifadeler hepimizin tanıdık olduğu durumlar değil mi? “Eğer zaten kendimize ya da öğretme tekniklerimize duyduğumuz güven düşükse, becerilerimiz kırılgansa, ebeveynlerden gelecek böyle bir saldırı büyük bir kişisel bunalıma sebep olabilir. Ebeveynler başımıza dikildiğinde ki sık sık bunu yaparlar, okul yönetimi ya da yönetim kurulu tarafından da destek görmüyorsak , moralimiz bozulur ve kendine en çok güvenen en becerikli öğretmenler bile akıntıya karşı gitmekten vazgeçip pes edebilirler ” demekte yazar ki birçoğumuz bu durumları yaşamışızdır. Mesleğinin başında idealist duygularından vazgeçen öğretmenler veya yıllarca çalıştıktan sonra ‘buraya kadar’ diyen öğretmenler yadsınamayacak kadar çoktur ülkemizde de. ‘Öğretmenler ne yapabilir? Zor bir ebeveynle nasıl başa çıkabilir? ‘ Gibi önemli başlıkları olan kitapta hem bildiğimiz hem de bildiğimiz ama farklı bakış açısı sunulan hem de yeni öneriler olan başlık ve çizelgelerle bize kılavuzluk etmektedir.

Sizi hem gülümsetecek hem düşündürecek kitaptan alıntı bir ”hayatımız için kurallar” ile kapatıyorum yazımı;

“Eğer açarsan kapat.

Eğer çalıştırırsan, durdur.

Eğer çözersen, bağla.

Eğer bozarsan itiraf et ve düzelt.

Eğer düzeltemezse, düzeltebilecek birini çağır ve en azından ederini öde.

Eğer ödünç alırsan, aldığın şekilde ya da daha iyi bir halde iade et.

Eğer değer veriyorsan, özen göster.

Eğer batırırsan, temizle.

Eğer yerinden edersen, yerine bırak.

Eğer başkasına ait bir şeyi kullanmak istiyorsan, önce izin al.

Eğer nasıl çalıştırılacağını bilmiyorsan, dokunma.

Eğer seni ilgilendirmiyorsa, soru sorma.

Eğer bozulmadıysa, düzeltmeye çalışma.

Eğer birinin ismini lekeleyecekse, kendine sakla.

Eğer birini neşelendirecekse, söyle”

Kısaca değişime önce kendimizden başlamamız, çocuklara inanmamız ve model olmamız gerekmektedir. Eğer iyi bir öğrencimiz olsun istiyorsak iyi bir öğretmen olmalıyız; iyi çocuğumuz olsun istiyorsak iyi birer anne baba olmalıyız. Ama bu “iyi”nin; dürüst, erdemli, sevecen, dinleyici, kabul edici, uyumlu demek olduğunu unutmamalıyız.

Şımartılmış Çocuk Sendromu
Maggie Mamen
Kaknüs Yayınları
192 sayfa, 2016

Dilek Özcan
Kitap Cafe
https://www.instagram.com/dilekin_guncesi/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir