Sevilmeyi Çağıran Sevmektir
Sevgi nedir? Sevginin bir alışveriş olduğu örtülü tercihimizin karabatak yanıdır. Sevgi konusunu kendime her sorduğumda ve bana günlük yaşam içinde sorulanlar üzerine bu konuyu seçtim. Bildiğim bir konuyu aktarmaktan ziyade birlikte düşünmek ve hissetmek amacında olmak gerektiğini düşünüyorum. İnsanlık tarihi boyunca zengin bir tema sunar ‘sevgi.’
Sevgi Yurtsuzluğu
Sevgi, sevmek, sevilmek özlemin yurtsuzluğu olarak niteleyebiliriz.
Octavio Paz, ‘Yalnızlık Dolambacı’ adlı eserinde insanın içindeki sevgi yurtsuzluğunu şöyle anlatır: “Yalnız olduğunu bilen ve bir başkasını arayan tek varlık insandır. Doğası gereği insan kendi varlığını bir başkası içinde gerçekleştirme özleminde ve doğaya hayır diyerek yaşar. Kendi kendini yaratan insanın doğasından söz etmemiz doğruysa eğer insan özlemdir, kavuşmak için aranıştır.” Konu insanın yalnızlığının sevgi yurtsuzluğu olduğunda, insanlarda olağan bir duyguda vardır. Yine sevginin yanında karşıtı olan sevilmeme ve beğenilmeme duygusu.
Yalnızlık Yurtsuzluğu
Her birimiz dünyaya gelir gelmez ilk nefesi içimize çekeriz. İlk nefesle birlikte akciğerlerimizin yanmasıyla ilk çığlığı atarız. Bu çığlık bizi sevgi adına ve büyük bir umutla bekleyen anne – babamız için sabırlı bekleyişin elle tutulur hale gelmesidir. Paz, insanın anne karnındaki halini bilinçsizlik olarak yorumlar. “Doğumla gelen değişikliği; bir ayrılık, kopuş, yalnız kalış, yabancı ve düşmanca çevreye bir düşüş olarak” algıladığımızı belirtir. İnsanın bilmediği bir dünyaya gelişi ‘özlem’in yalnızlık yurtsuzluğunu anne ve babamız bizler için gidermeye çalışırlar. Çünkü onlar hayatın bütün pusulalarını çoktan edinmiş ve öğrenmişlerdir. Sevgide her insan kendi ruhsal yapısının örgütlenişine göre ve içine doğduğu yaşamın gerçeklerinin elverdiği ölçüde sevgiyi içeri buyur ederek misafir edebilir.
İnsanın varlığının anlamı sevgiyle gerçekleşmiştir. Kutsal kitaplar ilk insan Adem ve Havva’ya sevgiyi atfetmişlerdir. Cennetten dünyaya gönderildiklerinde özlemin yurtsuzluğu içindeki sevgiyle gönderilirler. Çünkü onlar olmasaydı dünyada sevgi nasıl var olacaktı? Sevgide akılda bulundurmak gerekir ki bilmezden gelerek bilge olma konusunda katlanılmazdır, bilinmeyeni bilmiş olmayı hazmetmek zordur. Sevgi bir nevi balona benzer; içine hava üflendikçe yükselebilir. Verdiği sevgiyle veya aldığı sevgiyle insanlar, yalnızlık yurtsuzluklarını bastırmak için sevgiyi ve sevgi nesnelerini sunarlar. Bu kişiler anne, baba, kardeş, arkadaş, eş ve çevremizdeki her insan aynı zamanda bir tanrısallık güdüsü içinde sunum yaparlar.
Sevgi Nesnesinin Gölgesi Kendi Üzerine Düşer
“İnsan” diye yazar Freud ‘Uygarlığın Huzursuzluğu’ eserinde “yapay ve doğuştan olmayan ve tüm acil yardım organlarını kullandığında son derece görkemli olabilen uzuvlarla bir nevi Tanrı haline gelmiştir ve zaman zaman zorluklar çıkaran budur,” der.
Yine Freud, uygar insanın isteklerini bastırmasına vurgu yapar ve bu nedenle de insanlar tam olarak sevgiye erişerek mutlu olamaz, der: ” Uygar insan güvenlik için mutluluk fırsatlarının bir bölümünden vazgeçmiştir.” Sevginin bir süreklilik hali olmadığı ve hayattan bir kesinti, parçalar olarak düşünebiliriz. Uygar insan ana bağlı olarak sevgi elde edebilir. Büyük ölçüde biriken ihtiyaçlarımızın (tercihen bu ihtiyaçlar ansızındır) giderilmesiyle ortaya çıkar sevgi ve sadece ana bağlı bir olgu olarak yaşanabilir.
Freud’a göre sevgi, sevmek, benlik duygusunu azaltırken, sevilmek benlik duygusunu yükseltmektedir. “Sevmek, özlem duymak ve yokluğunu hissetmek, benlik duygusunu azaltır.” Kişi kendisini her şeyin sorumlusu olarak görür. Kendisine olan saygısını ve sevgisini yüceltir. Bundan ise haz alır. Louis Althusser’in deyimiyle “sevilmeyi çağıran sevmektir.” Sevgi nesnesinin gölgesi kendi üzerine düşer. Seven de kendisidir, sevildiğini düşünende kendisidir aslında. Sevgi nesnesinin verilişinde kaybedilen benlik boşalır. Benliğinin bir yanının, benliğin diğer yarısına saldırısıdır bu alışveriş…
Peki, ben’i ikiye bölmek gerçek sevgi midir? Adem ve Havva’da olduğu gibi bir ben’in ikiye bölünmesidir insanlığın dünya yurtsuzluğu ve özlem ayrılığının cezalandırılmasının hüznünün yalnızlığını gidermenin diğer bir adı olabilir sevgi…
Uygarlığın Huzursuzluğu
Sigmund Freud
Metis Yayınları
Türkçesi: Haluk Barışcan
104 Sayfa, 2017
Yalnızlık Dolambacı
Octavio Paz
Can Yayınları
Türkçesi: Bozkurt Güvenç
238 Sayfa, 1999
5
4.5