Salkım Söğütlerin Gölgesinde

Son zamanlarda okuduğum ve tekrar okumayı düşündüğüm ender kitaplardan biri olan Salkım Söğütlerin Gölgesinde, Fırat Sunel tarafından kaleme alınmıştır.

Fırat Sunel, Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, yazar ve diplomattır. Görevi gereği gittiği Tiflis’te Ahıska Türkleri ile tanışır. Onların hikayelerinden ve bölge tarihi hakkında yaptığı araştırmalardan etkilenerek, Salkım Söğütlerin Gölgesinde kitabını yazar.

Peki kimdir, Ahıskalı Türkler?

Osmanlı Devleti’nin Çıldır fethiyle Türk topraklarına katılan Çıldır eyaletinin bir bölümüdür Ahıska.
Ahıska Türkleri, 1918 yılında Osmanlı Devleti ile Sovyet Rusya arasında yapılan Batum Antlaşmasından sonra sınır çizilmesi sebebiyle bölünerek ilk sürgünlerini yaşarlar. 14 Kasım 1944 yılında ise devam etmekte olan 2. Dünya Savaşında, ‘Türklerin Almanların yanında yer alacağı düşüncesini ve Ahıska Türklerinin ihanet edeceği korkusunu’ bahane gösteren Rus lider Stalin emriyle Orta Asya’ya sürgün edilirler.

Kitap, işte bu sürgünü anlatan tarihi bir romandır.

“Bu şehirde bir arada yaşayan kimi az, kimi çok Türk, Ermeni, Gürcü, Kürt, Azeri, Hemşinli, Acaralı, Terekeme, Urum ve Yahudiler kendi aralarında Osmanlı’nın mirası Anadolu Türkçesi’yle anlaşırlardı. ”

Yazarın cümlesinden anlaşılacağı gibi, farklı milletlerin bir arada olduğu Ahıska’da halk barış içinde yaşamakta, inanç ve millet ayrımı gözetmeksizin birbirini sevmektedir. 2. Dünya savaşı çıkınca da her evden delikanlılar vatan bildikleri Rusya için Almanlara karşı savaşa gitmiştir. Anneler, eşler, kız kardeşler, sevgililer savaşa giden askerlerinin yolunu gözlemektedir. Askerden sağ dönen kimin evladı olursa olsun sevinçle karşılanırken, ölene de birlikte üzülmektedirler.
Çocuklar aynı okula gitmektedir. Iki öğretmeni vardır Ahıska’nın biri Rus, biri Türk.
Belki de Stalin’in baskısının hissedildiği en belirgin yer okullardır. Çünkü Türkçe konuşmak yasaktır.

Savaşın bitme umuduyla günleri sayan halk bir gece kapılarına dayanan Rus askerlerinin zorla bindirdiği kamyonlarla trenlere taşınırlar. Ne yörenin ileri gelenlerinin ne de komşularının gücü yetmez onları kurtarmaya. Artık “sürgün” insanlarıdırlar.

Öğretmen Vitali ve kasabaya yıllar sonra gelen Otar, önemli karakterlerdir. Bu iki karakter aynı zamanda akış tekniği ile psikolojik ve sosyolojik aktarımlarda bulunarak kitaba derinlik de kazandıran karakterlerdir.

Kitabın detayda gibi görünse de “kadın” öğesinin vurgulunan yanları önemlidir. Duygusal olsa da kadın, güçlü, savaşçı ve beceriklidir.

Kitabın anlatımında çocuk öğesine genişce yer verilmiştir. Çocuk gözüyle olayların anlatımı dikkat çekicidir.

Yazarın, farklı karakterler ve olaylar arasındaki geçişleri okuyucuyu rahatsız etmeyecek, dikkatini dağıtmayacak şekilde yapmıştır. Yazım dilinde sıklıkla benzetim ve kişiselleştirmeler olduğu görülmektedir. Betimlemelerin hakim olduğu sayfalar bu benzetimlerle somut ve edebi hale dönüşmüştür.

Sadece tarihi bir roman değil, gerek olaylar, gerekse insan profilleri ile psikolojik ve sosyolojik değerlendirmeler de barındıran bir kitaptır.

Sahip olduğumuz, inandığımız değerlerin, günün birinde yanlış olabileceği; özgürlük adı altında aslında başkalarının hayatlarının nasıl kısıtlanabildiğini düşündüren bir eserdir.

Kitapta detaylara dikkat etmeli okuyucu; kimi zaman bir cümle kimi zaman bir betimleme sayfadan daha fazla manidar gelebilmektedir.

Kitapta karakter çokluğu olduğunu da belirteyim. Ancak her bir karakter sıklıkla kendini gösterdiği için anımsanma güçlüğü yaşanmayacaktır.

Kitabın son sayfalarında yazarın yorgunluğu ve duygusallığı hissedilmekle birlikte, hikaye tamamlandığının izlenimini verse de “eksik kaldığı” düşüncesini ortadan kaldırmamaktadır. Hala karakterlerle ilgili merak duygusu devam edebilmektedir.

Salkım Söğütlerin Gölgesinde
Fırat Sunel
Profil Kitap
400 Sayfa, 2014

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir