Rezonans Kanunu İstek Yönetimi

Rezonans = Eko, yankı, titreşim.

Rezonans Kanunu kitabını 2 kere okudum, her seferinde parça parça okunacağı gibi, okurken inisiye olduğunuzu hissettiren kitaplardandır.

Kitaba dair sadece içerisindeki cümlelerden bazı çizdiklerimi paylaşmak istiyorum. En iyi anlatacak olan, kitabın kendi içerisinin kısmi görüntüsüdür. Hayatımızda çekim alanı dediğimiz eterik görünmeyen kısımda rezonans o kadar önemlidir ki, yaratımlarken direnç gösterip ittiriyor muyuz! Yoksa gerçekten isteyerek serbest bırakabiliyor muyuz?

Bana söylersen, unuturum; gösterirsen, belki hatırlarım; ama yapmamı sağlarsan, öğrenirim. LAOTSE

Rezonans Kanununu kavrayıp onu nasıl kullanacağımızı anlamaya başladığımız anda, hayatımızda her şey mümkün olacaktır.

Çok vahimdir ki; insanın hayatını değiştirememesinin asıl sebebi, bunu başaramayacağına kesin inanmış olmasıdır.

Zira hayatımızın senaryosunu inançlarımız yazar.

Gerçekte sınırlar sadece bizim beynimizdedir. Bu sınırları kaldırabilirsek önümüz uçsuz bucaksız imkanlarla doludur. Asıl harika olan ise, bu fikrimizi artık sadece salt inançlarımıza veya tahminlere dayandırmak zorunda olmayışımızdır. Zira bilim, artık bu görüşe eşlik etmekte, bu fikri desteklemekte ve onaylamaktadır.

Beynimiz bağımsız hareket etmiyor, aktiviteleri için gerekli sinyalleri kalbimizden alıyor.

Hepsi bu kadar da değil! Bilim adamları araştırmalarını derinleştirdiklerinde, kalbimizden yayılan bu elektromanyetik alanın sadece duygularımız tarafından oluşturulmadığını ve gücünü diğer önemli bir kaynaktan, kanaatlerimizden; yani derin bir inançla bağlandığımız ve hayatımıza doğrultusunda yön verdiğimiz düşüncelerimizden aldığını buldular.

• Zaman bizim algıladığımız gibi doğrusal işlemiyor, her şey eş zamanlı gerçekleşiyor.

• Demek ki geçmiş, şu saniyede vuku buluyor.

Aynı, şimdiki zaman ve gelecek gibi.

Tabii ki bilincimiz, sadece bir tek zaman algılıyor. Farklı bir şey tanımıyoruz. Bu şaşılacak bir şey değil, sonuçta duyularımız çok sınırlı. Bütün ışık yelpazesinin sadece %8’ini algılayabiliyoruz. Geri kalan %92’lik gerçeği, aynı şekilde bizi çevrelemesine rağmen algılayamıyoruz. Aslında var olduğu halde tamamen yok sayıyoruz. Kendi ölçü aletimiz, biz olduğumuz için ve bu aletin kapasitesi çok sınırlı olduğu için bunu anlayamıyor ve reddediyoruz.

Ama yine de etrafımız hiç tanımadığımız diğer enerji, titreşim, dalga ve bilgilerle çevrili.

Karşımızdakinde gördüğümüz muhteşem potansiyel, aslında kendi benliğimizden başka bir şey değildir.

• Kendi titreşim frekansını yükseltmek istiyorsan, karşındakinin güzelliklerine odaklan.

Hiç unutma ki, en önemli şey, hayatımızı dolu dolu yaşamaktır! Başta sadece düşüncelerimizde bile olsa bunu başarabilirsek, doyurucu bir yaşamın rezonans alanını oluştururuz. Benzerler birbirini çektiği için, yayılan enerji, aynı titreşimde olan enerjilere -bu durumda doyum duygusunun enerjisine yönelecektir

Peki, kendimizle rezonansa nasıl geçeriz? Aşağıdaki konular hakkındaki düşüncelerini kontrol et:

• Mutlu olmak için neye ihtiyacın var?

• Tamam. Şimdi mutlu olmak için “gerçekten” neye ihtiyacın olduğunu söyle.

• Hayattaki olmazsa olmazın ne?

• Kendinde sevdiğin şeyler ne?

• Senin hakkında kimsenin bilmemesi gereken şey nedir? Ne saklamak zorundasın?

• Hatta kendine bile itiraf edemediğin şey nedir?

• Sana utanç veren şey nedir?

• Hangi konuda kendini yargılıyorsun?

• Hangi yeteneklerini ortaya çıkarmaya cesaret edemiyorsun?

Cevapların senin gerçek arzularını ve korkularını gösterir. Onlara ne kadar çok karşı koyarsan, kendinden o kadar çok uzaklaşırsın. Onları kabullendiğin ve itiraf edebildiğin oranda da sen olursun.

Rezonans Kanunu İstek Yönetimi
Pierre Franckh
Elips Kitapları

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir