Rasselas’ın Öyküsü

Dünya üzerinde yaşayan her insanın yaşamla ilgili temel hedefleri vardır. Herhangi birine ‘bu hayatta ne olmak isterdiniz?’ veya ‘sahip olduklarınızın size ne vermesini isterdiniz?’ diye sorsak, verecekleri cevap hali hazırda ‘mutluluk’ olur.

Mutluluğu arayanlar, bu uğurda yapılan seyahatler, yazılan kitaplar günümüzde her yanımızı kuşatmış durumdadır. Küçük Prens, Mutlu Olma Sanatı, Ferrari’sini Satan Bilge, Simyacı gibi kitaplar da bu arayışların eseri değil midir?

Kişisel gelişim kitaplarının günümüzde yok sattığı göz önüne alınırsa ‘Mutsuzluk’ giderek artan bir yapıyla insanoğlunu içine almış durumda demektir.

Çocukken annemin anlattığı ‘Dertsiz İnsan Arayan Adam’ öyküsü de farklı değildi aslında ‘mutluluğu arayanlardan’…

Herkesin aradığı bu ‘mutluluk’ neredeydi? Habeşistan Krallığında, Prens ve Prenseslerin yaşadığı ‘Mutluluk Vadisi’ denilen ütopik bir yerde miydi acaba? Yoksa gerçek dünyada mı?

Mutluluk Vadisi, Habeşistan Krallığının topraklarından bir bölümü olup çevresi dağlarla ve yüksek korumalı bir yapıyla çevrili, girenin bir daha çıkamadığı bir vadidir. Prens ve prenseslerin yaşadığı bu vadide her tür bolluk, eğlence ve yaşam olanakları mevcuttur. Prens Rasselas, 26 yaşına geldiğinde bulunduğu ortamın tutsaklığını ve anlamsızlığını farkına vararak, kaçmaya karar verir. Birkaç yıl süren kaçış denemelerinde sarayda hizmet veren Şair İmlac ile tanışır. Aynı zamanda gezgin bir filozof da olan İmlac ile birlikte, farklı ülkelerin kültürleri, insan doğası, sanat, edebiyat, bilim gibi konular üzerine de sohbetler ederler. Bu sohbetler Prens’in kaçma fikrini pekiştirir ve sonunda Prens Rasselas “Madem ki mutluluğun yolu onları görmekten geçiyor, ben de dünyanın ne tür acılarla dolu olduğunu görmek istiyorum.” diyerek, İmlac, kızkardeşi Nekayah ve hizmetçileri Pekuah ile birlikte ‘Mutluluk Vadisi’nden kaçarlar.

Gezdikleri, gördükleri toprakları dikkatle incelerlerken, karşılaştıkları insanlara ‘Dünyanın önlerine serdikleri koşullardan hangisini seçmeleri gerektiğini’ sorarlar. Zenginlik mi, yalnızlık mı, evlilik mi, fakirlik mi, bekarlık mı, bilgelik mi,…? Hangisinde insan daha mutlu olur?

Rasselas ve maiyeti, bir Paşa’nın topraklarında konuk olduklarında ‘iktidar’ın gücünü sorgularlarken, farklı deneyimler yaşarlar. Yani iktidarın neye ve kime göre değiştiğini görürler. Bir bilgenin anlattığı ‘ahlak ve erdemli’ olmak üzerine konuşmalarını dinleyen Prens, bilgeliğin, önemli bir makam olduğunu düşünürken, İmlac “ Ahlak dersi verenlere hayran olmak ya da güvenmek için fazla aceleci davranma. Melekler gibi yaşıyor olsalar da insanlar gibi yaşarlar” öğüdünde bulunur. Haklı da çıkar.

Prens ve kızkardeşinin kafaları çok karışmıştır. Saraydaki yaşantı ile gerçek dünya çok farklıdır. Kendi aralarında iş bölümü yaparlar. Prens soyluların yaşantısını gözlemlerken, kızkardeşi de sıradan insanlarla yakınlık kurarak onları izler. Birbirlerine deneyimlerini anlatırlar.

İki kardeşin, evlilik, zenginlik, yaşlılık ve insan doğası üzerine felsefik sohbetleri ilgi çekici. Çünkü farklı görüş açılarıyla birbirlerini değerlendirirken okuyucuya da farklı açılarla düşünme seçeneği sunmaktadır.

İmlac, insanları tanımak istiyorlarsa bıraktıkları eserleri de incelemelerini söyler. “ Bir şeyi tanımadan onun etkilerini bilmeliyiz. İnsanları tanımak için eserlerini görmeliyiz. Böylece insanları bu eseri ortaya koymaya iten düşüncesinin ya da harekete geçmesini sağlayan tutkunun ardındaki en güçlü sebepleri bulabiliriz.” diyerek Piramitleri görmelerini ister. Hep birlikte piramitleri görmeye giderler. Burada, ölüm, tarih, insanların zaafları, zenginlik üzerine ilginç tespitlerin yapıldığı sohbetlerde bulunurlar. Ancak talihsiz bir olay yaşarlar. Hizmetçileri kaçırılır. Prenses, ilk defa bir kaybın acısını öğrenir.

Pekuah, Zengin bir Arap Reisince kaçırılıp bir saraya kapatılır. Burada gökbilim ile tanışırken, kadın ve erkeğin farklılığı, her iki cinsiyetin beklentilerini gözlemleme imkânı bulur. Kurtarıldığında da öğrendiklerini kafileye aktarır.

Prens ve prenses, ne istediklerini bilerek çıktıkları yolda, neyi seçeceklerinin kararsızlığında uzun konuşmalar yaparlar. Seçimleri ne olacaktır?

“Mutlu tutsaklık mı? Mutsuz özgürlük mü?”

Habeşistan Prensi Rasselas’ın öyküsünü yazan Samuel Johnson, İngiltere’de 1755’te yayınlanan ve 150 yıl boyunca kullanılan İngiliz Dili Sözlüğü ile tanınmaktadır. Annesinin cenaze masraflarını karşılamak için yazdığı Rasselas’ın Öyküsü ile birçok edebi esere ilham vermiş olup Ölmeden Önce Okunması Gereken 1001 kitaptan biri ünvanını da almıştır. Kişisel görüşüm içeriği ve akıcı anlatımı ile sadece 1001 kitaptan biri değil, MEB 100 Temel Eserden biri olması da gerektiğidir.

İçinde yaşlılık ve gençliğin, bilgelik ve eğitimin, yalnızlık ve kalabalığın, güven ve sadakatin, bekarlık ve evliliğin, zenginlik ve fakirliğin, ve daha birçok yaşamla ilgili alanın farklı açılardan karşılaştırmalarının yapıldığı öğretici ve düşündürücü bir yapısı da bulunmaktadır.

Rasselas’ın Öyküsü
Samuel Johnson
Maya Kitap
190 sayfa, 2016

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir