Okunması, konuşulması ve düşünülmesi gereken bir yapıt: Kallocain

Karin Boye, İsveç edebiyatının önemli isimlerinden şair, romancı ve kısa öykü yazarı. Eserlerine kısaca bakacak olursak:

“İlk şiir koleksiyonu Moln(1922) ve onu takip eden Gömdaland(1924), Hördarna(1927) yazarın idealist kişiliğini ve estetik ruhunu yansıtan klasik, açık bir forma ve belirli bir ritme sahipti. Bunların ardından gelen Förtrödetsskull(1935) ile şair, mit ve derinlik psikolojisiyle karakterize edilmiş imgeleri kullanarak ileri, modernist bir şiir tarzına erişti. Bu koleksiyon, zamanın gelenekçi edebiyat eleştirmenleri tarafından yanlış anlaşılsa da günümüzde İsveç’in en parlak eserlerinden biri olarak kabul edilir.

Düzyazıda ilk çalışması olan Astarte(1931) kapitalist tüketici ideolojisini ve kadın algısını sorgulayan Marksist bir esin kaynağıydı. Meritvaknar(1933) isimli romanından sonra yayımlanan otobiyografik çalışması Kris(1934)’de varoluşsal problemler yaşayan insanın kimlik bunalımını ve lezbiyenliği konu edindi. Süper güçler ve atomik silahlar arasında savaşın tahrip ettiği bir dünyanın korkunç gelecek vizyonunu sunduğu Kallocain(1941) isimli distopyası yazın hayatının zirvesini oluşturdu.

Karin Boye, 2. Dünya Savaşı sırasında intihar etti.”

Kallocain,distopya okumayı seven okurların ve insanlığın gidişatını farklı anlamlarda merak eden birçok okurun mutlaka okumak isteyeceği bir kitap.

KallocainKallocain, kana enjekte edilen ve insanın daha önce korktuğu, utandığı ve yalnızca kendisine sakladığı sırları açığa çıkaran bir ilaç. İlacın bulunma nedeni ise elbette “Düzene hizmet.” Silahdaşların samimiyetini ve düzene bağlılıklarını kontrol eden bir mekanizma düzenin eline geçse, işe alımlarda insanlara test edilse, her yılda bir bu ilaç kana enjekte edilse acaba ne olurdu? Yoksa Rissen’in dediği gibi “kırk yaşının üzerinde hiçbir silahdaşın vicdanı temiz olamaz mı? İşte bu sebeplerle bulunan, suçun öngörülebilmesini sağlayan bir buluş Kallocain. Kendi adını taşıyan bu buluşu bulan kimyagerimiz Leo’nun deneklerinde başarısını test etmesiyle ve kendi iç sorgulamalarıyla başlıyor kitabımız.

Düzen olarak bahsedilen dünya ise tam olarak şöyle; düzen kurallardan oluşuyor ve bunun temel nedeni insanlar arasındaki güvensizlik. Birisine duyulan güvenin sorgulanması ve insani bağların reddi düzenin sarsılmaz temelleri.

“Düzen ’in kutsal ve temel kuruluş sebebi, birbirimize karşı haklı nedenlerle duyduğumuz güvensizlik değil mi? Bu temelleri sorgulayan her kimse Düzeni de sorguluyor demektir.” Olarak da geçiyor aynı zamanda.

İşte Kallocaın’ de insanlarda tam bunları sorgulatan bir ilaç. Kana enjekte olduğu anda düşüncelerin dile gelmesi.Bu anlamda Kallocaın, emirlere uyacak boş zihinli insanların düzen içerisinde kalmasını, diğerlerinin ise ayıklanmasını sağlayan bir amaçla düzen için var olmuştur. Yani artık “düşünceler de yargılanabilecek” durumdadır.

Kitapta en çok ilgimi çeken kısım ise Leo’nun eşi Linda’nın son konuşması oldu. Linda düzen içerisinde kendi dönüşümünü fark eden bir kadındı ve yeni bir dünyanın mümkün olabileceğine inanmıştı. Onun bu inancı eşi Leo’nun aynı zamanda kendisini de görmesini sağladı.
Okunması, konuşulması ve düşünülmesi gereken bir yapıt: Kallocain

Kallocain
Karin Boye
Profil Kitap
190 sayfa, 2019

Tuğba Ayar

"Okumak iptiladır, müptelalara selam olsun."

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir