O iyi mi?
“……Ancak üçüncü tekil şahıs kullanarak kurabildiğimiz bir soru cümlesiyle ve araya üçüncü şahsı koyarak öğrenmeye çalışıyoruz çılgınca merak ettiğimiz birini. O iyi mi?”
O iyi mi? Hemen hemen hepimizin yüreğini sızlatan, hatırladıkça gözleri uzaklara dalarak, dolarak, bazen bir tebessüm, bazen bir keşke ile andığımız, merak ettiğimiz içimizden de olsa “o iyi mi” dediğimiz birileri vardır. Bir ayrılık sonrası hayattan umudumuzu kestiğimiz, ümitlendiğimiz, bir selama muhtaç olduğumuz zamanlar da vardır elbet. Esila’ da Arda’ nın ardından elini ayağını çekiyor her şeyden. Uzun süreli ilişkileri eften püften bir sebeple son buluyor. Arda şiddete başvurarak, hırpalayarak, ardında bir enkaz bırakarak koyuyor son noktayı. “Sensiz ölürüm” dediği kadını bu şekilde terk etmesini anlamlandıramıyor, sebep bulamıyor, kaldıramıyor Esila. Günlerce bir evin içinde sorguluyor yaşananları. Tanıştıkları zamandan, geçirdikleri harika günleri, diğer tartıştıkları zamanları ve o kabuslar yaşatan, aldığı nefesi bile haram eden o geceye kadar. Okuyanı da hepsine bir bir şahit ediyor.
“Olduğu gibi görünüyordu ve beraber yaşadığımız yıllar boyunca göründüğü gibi de oldu aslında. Anlamı insan kendi yüklüyor. Olduğu gibi değil de olmasını istediği gibi görüyor. Öyle algılıyor. Beraberliklerin en büyük düşmanı kendine göre algılamak ve kendini algıladığına inandırmakmış.” Sözleriyle de anlaşılacağı üzere Esila gerçekleri yavaş yavaş görmeye başlıyor. Bu verdiğim örnek gibi niceleri var kitabın içerisinde. Seçtiği kelimeler yazarın dil oyunları ile yüreğinize otururken, aklınızın bir köşesine kazınırken boğazınızda koca bir yumru bırakıyor. Bu kelime oyunlarında sizlerden birer parça da serpiştirdiği gibi sizi gülümsetmeyi de ihmal etmiyor.
Bu karanlık dönem anlatılırken Esila’ nın dinlediği müziklerin yer alması beni olayların daha çok merkezin de tuttu. Tam o ruh halinde, elimde bir şişe, aklımda bin bir düşünce, gözlerim yaşlı, yani ben Esila’ yken açtım o müzikleri ve iliklerime kadar hissettim her satırı. Bazen “hadi Esila artık toparlanıp hayata devam edelim, ben tükendim” dedim. Gerçi bana pek gerek yoktu Esila’ nın ablası Bukra mantığı ile hareket ederek sürekli Esila’ ya doğruları göstermeye çalıştı. O mükemmelliyetçiliği ile elinden geleni yaptı ama Esila sanki ona değil de bana daha yakın gibiydi. Bu da yine yazarımızın kelimelerle dansı ile gerçekleşti.
Kedisi Hodor ile iletişimi, günümüz sosyal medyanın böyle durumlarda bize çektirdikleri, hissettirdikleri, yaptığı ve yapmaya devam ettiği hataları, iç sesi ile konuşmaları ve daha nicesini okurken kendinizden de bir şeyler bulmamak işten bile değil. “Olsun. Akıllı telefonlarımız var bizim. Biz akıl işlerini onlara devrettik. Onlar bizim yerimize her şeyi yapıyorlar nasılsa. Benim çok akıllı telefonum, sabahtan beridir yollarını gözlediğim sevgilimi az önce tam da ayağıma getiriverdi mesela. Seslenmek yerine orada ne aradığına kafa yorarken kaçırdıysam, telefonum ne yapsın?”
“ Whatsap’ a giriyorum, Arda’yı seçiyorum,-Çevrimdışı, ok! Bu demek oluyor ki, başkasına da yazmıyor.” … “Whatsap’a asla girmem. Mesajı atmışım, bir de çevrimiçi yakalanıp cevap geldi mi diye kontrol ettiğimi belli etmem. Aman ne büyük başarı! Hangisi daha kötü hissettirir araca? Cevap vermesi mi yoksa umduğum cevabı vermemesi mi? “ Nasıl da bizi anlatıyor değil mi?
Kitaba dair anlatılacak daha çok şey var aslında. Aile ilişkileri, kardeşlik, dostluk, menfaat bunlardan bir kaçı. Hepsini tabi ki anlatamıyorum. Ve son olarak diyorum ki, kitabın sonunda yalanlar, hayaller, sanrı ve yanılsamalarla gerçeği ayırt edeceğiniz bir sürpriz sizi bekliyor olacak. Ben o ana kadar kitaptan çok etkilendiğimi düşünmüştüm. Ama hazırlanan sürpriz sonu okuyunca onca beğendiğim satıra bile fark attığını tüm samimiyetimle söyleyebilirim.
Jale Demirdöğen Ege Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olmuştur. 21.yüzyılın en iyi roman, şiir yazarları arasında yer almaktadır. İzmir’ de yaşayan yazarımız yaratıcı yazarlık dersleri de vermektedir. Uslubunu nerede olsa fark eder ve ne yazsa okurum. Kitaplarının hepsi aynı sözcükle bitiyor. Ben de yazıma son verirken o sözcüğü yazmak istiyorum.
Lacrimosa…
Kitapta yer alan bazı şarkılar:
-Yalanlar ve Kadınlar: Başıbozuk/Tibet Çakar
-Bir Hadise var: Nazan Öncel
-Hakkımda Konuşmuşsun: Sezen Aksu
-Kum gibi: Ahmet Kaya
-Huzur: Hüseyin Boncuk
Alıntılar:
” Ben bir suçlu aramaktan vazgeçtim. Bir suçlu aramaktan vazgeçtiği zaman insan, ortada affedilecek birini göremiyor. ”
“İnsanlar, anne ve babalarıyla ilgili plan yapmıyor. Hayatlarını bir film gibi yaşıyor ve onları daima, o filmin arka planı olarak görmek istiyor. Eskimeyen, değişmeyen, kırılıp dökülmeyen bir dekor gibi… İnsanlar ebeveynlerininde bir hayatı olduğunu kabul etmek istemiyor. Ben çocuk sahibi olmayacağım. Benim de bir hayatım olduğu gerçeğinin çocuklarımın tarafından kabul görmemesinden duyduğum endişe yüzünden değil, arka plandan aniden çekilip, olağanüstü güzel bir filmi yarıda bırakmamak için. ………”
“Başlarken her şey çabuk gelişiyor.Biterken yavaş yavaş…Çoğalırken herkes barış içinde.Gitgide azalırken kanlı bir savaş.Kalp,işin başında delirmiş gibi çarpıyor.Sonunda çıt çıkarmıyor.Yaşamaya yetecek kadar işte.Tek tük….Şimdi ki saatler gibi .Biraz yok, birazcık da var gibi.Nihayetin de naaş gibi.Kaldırılmıyor üstelik.Öylece kalıyor öldüğü yerde…”
“İnsan korkuları yüzünden doğru düşünemediğini ve uygun davranamadığını bildiği konularda korkularının üzerine gitmeye çılgınca çekinirken, sonucunun onu deli gibi korkutacağını bildiği bir şeyi korkusuzca yapabiliyor.”
“Zaten düşmüş olan düşünüyor. Gitmiş olanın yapacak işi çoktur, bundan eminim. “
“… Oysa Tanrı, insanlara birer saat veriyor. Kaç kez tıklayacağı daha başından belli. Belki ömür uzun, belki de çok kısa. Bilmeden ama biliyormuşçasına tüketiyoruz zamanı. Sefil oluncaya dek duymak istediğimiz seslerin esiri oluyoruz.
“Asıl güç, insanın içindeki güçsüzlüğü de sevebilmesidir. Zayıf yönlerimiz olmasaydı gücümüzün bir anlamı olmazdı.”
O İyi mi?
Jale Demirdöğen
Nemesis Yayınları
288 Sayfa
5
Zaten okumayı istediğim bir kitaptı. Üzerine böyle bir inceleme yazısı da okuyunca, ne kadar haklı olduğumu gördüm. Kaleminize sağlık Tülay hanım, harika bir yazı hazırlamışsınız.