Melekler ve Şeytanlar

Hristiyanlığın kalbi olan Roma’da geçen kitap, din, bilim, sanat, tarih konularıyla harmanlanmış doyurucu bir polisiye roman. Özellikle Michelangelo, Rafael, Bernini’nin eserlerinden bol bol bahsediliyor. Romanda adı geçen dini ve tarihi öneme sahip tüm sanat eserleri, mimari yapılar, şapeller, mezarlar, bunların bulunduğu meydanlar ve kiliseleri ayrıntılı bir şekilde tanıma fırsatı buluyoruz romanda. İşin güzel yanı bütün bahsedilen yapılar tamamen gerçek, gidip gezilebilir durumda günümüzde de. Kitabın kılavuzluğunda gezen biri olarak yakından çok daha etkileyici olduğunu söyleyebilirim.

Melekler ve ŞeytanlarBütün bu yerleri ve eserleri, İlluminati gizemiyle birleştirerek, son derece heyecanlı, temposu ve merak edilirliği yüksek bir bulmacaya dönüştürüyor yazar. İllüminati; literatürde 1776’da Bavyera’da batıl inanca, dinin sosyal hayat üzerindeki etkisine karşı bilim insanlarınca kurulan bir topluluk olarak geçerken, roman topluluğun başlangıcını, 16. Yüzyılda yaşamış olan Galileo’ya kadar uzandırıyor. İllüminati’nin ilk doğuş sebepleri, bilim insanlarının ortaçağda kiliseyle olan ters düşmeleri, kilisenin onlara yaptığı kötü muamele ve bu nedenle yeraltına çekilip faaliyetlerini gizli yürüten İllüminati’nin günümüze kadar gelen efsanesi üzerine kurulmuş bir roman kurgusu mevcut.

Bu kurguyu simgebilimci Profesör Langdon ve zerre fizikçisi Vittoria ile birlikte çözmeye çalışırken, diğer tarafta pek çok konu hem dinen hem de bilimsel olarak açıklanmaya çalışılıyor.

İsviçre’deki büyük bilim üssü Cern’de gerekleştirilen yaratılış anı buluşu ile ilgili farklı görüşler dile getiriliyor kitapta. Bazı din adamları bu buluşu Tanrı’yı inkar eden bir olay olarak görürken, bazı din adamlarına göre, buluşun bilimle din arasındaki boşluğu doldurabileceği düşünülüyor. Diğer taraftan bir kısım bilim adamlarınca ise; bilim ile Tanrı’yı bir araya getirmek, bilime yapılan en büyük saygısızık olarak görülüyor.

Fakat romandaki hem ilahiyatçı hem bilim insanı olan Leonardo Vetra’nın açıklamaları ise konuların bilim ve din açısından kesişim noktalarını görmemizi sağlıyor.
“Fizik kuralları, Tanrı’nın şaheserini boyamak için yeryüzüne yaydığı tuvaldir.” der Leonardo Vetra.

melek11“Tanrı göklerden aşağı bakarken, itaat göstermezsek bizi bir ateş çukuruna atmakla tehdit eden, her şeye kadir bir otorite değil. Tanrı sinir sistemimizin nevron birleşimlerinde ve kalplerimizde akan enerjidir! Herşeyin içinde Tanrı vardır!” der Leoardo’nun yetiştirdiği manevi kızı Vittoria.
İllüminati’nin Katolik kilisesine karşı beslediği intikam duygusu romandaki olayların gerçekleşme nedeni olarak görünürken, kitabın sonunda bizleri şaşırtan olaylar dizisiyle karşılaşıyoruz.

Duygusal yanı hemen hemen hiç olmayan polisiye türündeki romanın anlatımı çok akıcı diğer Dan Brown kitaplarında olduğu gibi. Son derece ciddi konulardan bahsederken veya olaylar olurken, Profesör Langdon sizi gülümsetebiliyor sahip olduğu ince espri yeteneğiyle. Vittoria ise zekası ve enerjisi ile sizi kendine hayran bırakabiliyor.

Filmi ile kitabını kıyaslayacak olursam, filmdeki sonun gerçekten kitabı okuduktan sonra pek bir yavan kaldığını söyleyebilirim. Çözülmeye çalışılan olayın asıl nedeni kitabın sonunda genişçe çözüme kavuşuyor ama filmde havada kalan bir şeyler var. Olayın öznesini, nasılını, sonucunu görebiliyoruz ama niçini konusunda bir fikir vermiyor ya da farklı bir izlenim yaratıyor film. Yine de kitabı okumadan önce filmini izleyenler için film gayet doyurucu gelebilir. Bunda film oyuncularının da performansını göz ardı edemeyiz.

Sonuç olarak tavsiyem önce kitabını okuyun mest olun, sonra filmini izleyin heyecanlanın, olur da bir gün Roma’ya biz gezi fırsatınız olursa kitabı da yanınızda götürmeyi unutmayın.

Melekler ve Şeytanlar
Dan Brown
Altın Kitaplar
573 sayfa, 2004

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir