Masumiyet, Bilgi ve Merak

“Eğer gerçek arayışında daha yeniysen, lütfen geri dön, daha ileri gitme. Ruhsal arayışta daha fazla uzmanlaşma, çünkü uzmanlar kaybedenlerdir. Daha fazla bilgili olma, daha masum ol. Bildiğin her şeyi bırak, bildiğin her şeyi unut. Merak etmeyi sürdür ama merakını sorulara dönüştürme, çünkü merak bir kez soru haline geldiğinde, soru er ya da geç bilgiyi getirecektir. Bilgi sahte paradır.

Merak halinden, iki yol vardır. Biri sorgulama yoludur -yanlış yol-, seni giderek daha çok bilgiye götürür. Diğeri sorgulama değil keyif alma yoludur. Merakın, yaşama duyduğun merakın, varoluşa duyduğun merakın, güneşe, güneş ışığına ve onun altın ışıklarıyla yıkanan ağaçlara duyduğun merakın tadını çıkar. Onu deneyimle. Soru işareti koyma, bırak nasılsa öyle olsun.

Eğer aydınlanmak istiyorsan, cahil kal. Varoluşla ve gerçekle bir birleşme istiyorsan, masum kal, çocuksu kal. Sırların sana açılmasını istiyorsan merak içinde kal. Sırlar, sorgulamayı sürdürenlere asla açılmaz. Sorgulayanlar er ya da geç. Kütüphaneyi boylar. Sorgulayanlar er ya da geç kutsal kitapları boylar, çünkü kitaplar cevaplarla doludur.

Cevaplar tehlikelidir, merakını öldürür. Tehlikelidirler, çünkü sana bilmemene rağmen, bildiğin duygusunu verirler. Sende kendinle ilgili artık soruların çözüldüğü yanılgısına yol açarlar. “İncil’in ne dediğini biliyorum, Gita’nın ne dediğini biliyorum. Başardım.” Papağan olacaksın; konuları tekrarlayacaksın ama hiçbir şey bilmeyeceksin. Bilmenin yolu bu değil; bilgi, bilmenin yolu değil.

Öyleyse bilmenin yolu nedir? Merak. Kalbinin merakla dans etmesine izin ver. Merak içinde ol: Onunla titreş, onu içine çek, onu dışarı ver. Neden cevap için bu kadar acele ediyorsun? Bir sırrın sır olarak kalmasına izin veremez misin? Sır olarak kalmasına izin vermemek, onu bilgiye indirmek için büyük bir çekim olduğunu biliyorum. Bu çekim neden var? Sen ancak bilgiyle dolu olduğunda kontrol sahibi olacağın için.

Sır seni kontrol edecek, bilgi seni kontrol eden yapacak. Sır seni ele geçirecek. Sen bilinmeyeni ele geçiremezsin; bilinmeyen çok büyük ve senin ellerin çok küçük. Bilinmeyen o kadar sınırsız ki sen ona sahip olamazsın, o sana sahip olacak. Korku budur. Bilgiye sen sahip olabilirsin, bu kadar önemsizdir; bilgiyi sen kontrol edebilirsin.

Zihnin bu her merakı, her sırrı bir soruya indirgeme ayartısı temelde korku odaklıdır. Korkuyoruz; yaşamın büyüklüğünden, bu inanılmaz varoluştan korkuyoruz. Korkuyoruz. Korkumuz yüzünden etrafımızda koruma olarak, zırh olarak, savunma olarak küçük bir bilgi yaratıyoruz.

Merak etmenin olağanüstü değerli gücünü sorulara indirgeyenler ancak korkaklardır. Gerçekten cesur, cesaretli insan, onu olduğu gibi bırakır. Onu bir soruya dönüştürmek yerine sırrın içine atlar. Onu kontrol etmeye çalışmak yerine, sırrın ona sahip olmasına izin verir.

Ele geçirilmenin keyfi ve ele geçirilmenin kutsaması paha biçilmezdir. Onun ne olduğunu hayal bile edemezsin, onu hiç düşlemedin; çünkü sır tarafından ele geçirilmek Tanrı tarafından ele geçirilmektir.

“Daha yeni başladığım için…” diyorsun. Yeni başladığın için şanslısın. Uzman olan birçok insan var; eve dönmek zorunda kalacaklar ve bu uzun, zor bir yolculuk olacak. O kadar çok bilgi biriktirdiler ki onu bırakmak zor bir iş olacak. Gerçekten yeni başlıyorsan, mutluluk duy. Çok uzaklaşmadın, daha yeni başlıyorsun. Geri dön.

Bu güzel kelimeleri açıklamaya gerek yok, çünkü onlar sadece kelimeler değiller. Benden hakikati tanımlamamı istiyorsun. Biliyor musun, hakikati tanımlayan olmuş mu? Tanımlanabilir mi? Tanım nedir? Tanım, gereksiz yineleme demektir; aynı kelimeleri farklı bir şekle sokarsın. Gerçekte tanımların nelerdir? Eşanlamlılar.

Tanımlarına bir bak, yorumladığını göreceksin. Fakat yorumlama bir şeyi nasıl açıklayabilir? Düşündüğün ikinci şey tanımdır, kendi sırası gelince başka bir tanımlama gerektirir. Tanımlamalar ya gereksiz yinelemelerdir ya da sadece aptallık.

Örneğin, zihnin ne olduğunu sorduğunda bilenler, bilgililer, “Madde değildir” derler. O zaman onlara “Madde nedir?” diye sor. “Zihin değildir” derler. Nasıl bir açıklama sürüp gidiyor? Zihin madde değildir; bu bir tanım olur. Madde, zihin değildir; bu bir tanım olur. İkisi de tarifsiz kalır; hiçbir şey tanımlamadın, sadece sorunu bir yerden başka bir yere kaydırdın.

Ancak aptalları kandırabilirsin.

Hakikat, bütün, var olan her şey, toplam demektir. Var olan her şey; bunu nasıl tanımlayabilirsin? Bu sınırsızdır, sonsuzdur. Tanım, etrafına bir çizgi çekmek, yerleştirmek, “Bu, budur” demektir. Fakat hakikati açıklamanın yolu yoktur, çünkü onun etrafına bir çizgi çizmenin yolu yoktur. O sınırsızdır, sonsuzdur; başı yoktur, sonu yoktur.

Hakikati tanımlamaya çalışanlar, “Hakikat, var olandır” derler. Fakat bu gereksiz bir tekrardır. Soru aynı kalır, sır çözülmeden kalır. “Hakikat, var olandır.” Ne ekledin? Öncesine göre biraz daha basitleştirdin mi? “Var olan her şey” diyebilirsin veya hakikat diyebilirsin ya da Tanrı diyebilirsin ama sadece temelde tanımlanamaz bir şey için isimleri, kelimeleri, etiketleri kullanıyorsun.

Hakikat tanımlanamaz ama kesinlikle deneyimlenebilir. Fakat deneyim bir tanım değildir. Tanım, zihin tarafından yapılır, deneyim katılımla gelir. Biri, “Dans nedir?” diye sorarsa, nasıl tanımlarsın? Ancak dans edebilirsin ve bunun içinde yarattığı duyguyu bilebilirsin.

Tanrı, nihai danstır. Tanrı’yı deneyimlemek için vecde getirici dansı öğrenmek zorunda kalacaksın. Tanrı, dansçının yok olduğu danstır. O zaman deneyim gelir, üzerine yağar ve bilirsin. Fakat o bilme, bilgi değildir; o bilme, bilgeliktir…”

Alıntı : Osho, Masumiyet, Bilgi ve Merak -Çocukken hissettiğin merak duygusuna ne oldu?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir