Leylagilleri Korumaya Antabus Yeter mi?

Leyla. Çok bizden, çok bilindik, çok üzüldüğümüz ama çok çabuk unuttuğumuz bir gerçeğin kendisi…

Seray Şahiner, gazetelerin üçüncü sayfalarının herhangi bir başkahramanını iç acıtıcı bir dille anlatıyor Antabus’ta. Kitaba başlıyor ve Leyla’nın savaşına şahitlik ederek elinizden bırakmadan bitiriyorsunuz. Ülkemizde ve dahi erkeğin olduğu her yerde varlığını sürdüren “erkek egemen” anlayışından kurtulmaya çalışan bir kadının kendi çabasıyla neler yapabileceğini çok sade ve evet çok da doğal bir üslupla anlatıyor Şahiner.

Leyla, kadını ikinci sınıf gören ve bedensel-ruhsal şiddeti kızının üzerinden eksik etmeyen bir babanın kızı. Anne ise “Ne yaparsa kocamdır, karşı gelemem,” diyerek kendisinin ve kızının ezilmesine ses etmeyen bastırılmış bir karakter. Kadını zorla çalıştırıp tüm emeğinin karşılığını elinden alan, kız istemediği halde evlendirip bir mal gibi kızını satan, kadını koca dünyada tek başına ve muhtaç hissettiren babaları, kocaları, amcaları ve bu zihniyetteki tüm erkekleri nefretle anacağımız gerçekçi sayfalarla dolu Antabus.

“Bir gün şarkı söylerken ayna karşısında oynamaya başlamışım, kendimi nasıl kaptırdıysam artık, babam gelip bir tokat atana kadar oynadığımı bile fark etmedim: Ne kırıtıyormuşum o**spu karılar gibi? Onu evlat katili mi yapacakmışım?”(Sayfa 19)

Dünya ne kadar gelişirse gelişsin, bedensel üstünlüğünü kadının üzerinde hak sahibi olmaya kafi gören zihniyetler olduğu müddetçe, biz hep yerimizdeyiz…Hatta geriye gidiyoruz.
Leyla`nın örnek olarak verildiği Hatice`ler Zeynep`ler kendilerine layık görülen bu korkunç yaşantıdan kurtulmak için neler yapabilir sizce? Neler yapmaz ki! Hele ki bir de evladı varsa…
İşte Leyla da bin bir türlü yol deniyor. Yazarın anlatıcı olarak baş karakter Leyla`yı seçmesi ruhsal betimlemeleri daha iyi hissetmemize yardım ediyor. Bu sebeple biz de Leyla ile ağlıyor ve yeise kapılıyoruz.

Bir kadın ne kadar güçlü olursa olsun, yıllarca verdiği savaşta bir adım ileriye gidemediğini görünce psikolojik çöküntüye uğraması kaçınılmaz. İşte biz de Leyla’nın bazen yıkılışlarını, bazen vazgeçişlerini, bazen de mutlak sona hazırlandığını içimiz ürpererek okuyoruz. Ne kadar acımız çaresizliğimiz olsa da çocuklarımıza yetememek, onları problemlerin kasvetli etkilerinden koruyamamak en acınası durum bana göre. Leyla da bir dönem boşluğa düşüp iki küçük kız çocuğunu neredeyse unutuyor.

“Bir uyandım ki Ayşe beni dürtüyor. Arkadan bebeğin ağlama sesi. Ayşe, “Uyan anne,” diyor. “Git başımdan,” diyorum. Gitmiyor. Bebek ağlıyor. “Git kardeşine bak,” diyorum. “Acıktı,” diyor. “Git!” Gitmiyor. Bebek susmuyor. Ayşe beni çekiştirip duruyor. O da acıkmış. Ziftin pekini yesin. Zaten Ayşe olmasa ben bu adamı bu kadar yıl çekmezdim ki. Ayşe “Hadi uyan,” diyor. Eeeh s***rim evdeki pozitif enerjiyi! O sinirle kalkıp Ayşe`ye bir tane yapıştırdım.”(Sayfa 88)

İşte bu, beni hem öfkelendirdi hem de çaresizliğe düşürdü. Çünkü biliyorum ki burada yazılanlar sadece bir temsil: Gerçekte yaşananlara küçücük bir temsil!
Yazarın tarzı dramatize etmekten uzak olmasına karşın kitabın bu kadar etkileyici olmasının en büyük sebebi yaşananların tamamen gerçek olması. Bu gerçeklik ne kadar sürecek bilinmez. Umuyorum ki Leyla gibileri gün geçtikçe azalır. Fakat benim ne yazık ki umudum yok!

Şahiner`in üslûbunu çok beğendim. Gayet sade bir o kadar da etkili bir dille gereksiz uzatmalardan kaçınarak yazılmış roman.

Kitap Can Yayınları’ndan 107 sayfa olarak basılmış ve bu 2000 adetlik 9.baskısı. İlk basım tarihi 2014.

Antabus

Seray Şahiner
Can Yayınları
107 sayfa, 2014

One thought on “Leylagilleri Korumaya Antabus Yeter mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir