Katip Bartleby

Okumak… Okumak… Okumak…

Hayatım boyunca hiç usanmaksızın yapabileceğim birkaç eylemden biri kesinlikle. Yemek yemek bile onlardan biri değil. Okumanın insanı yekvücut olarak doyuran bir özelliği var zaten. Ve ben buna şahidim. Şimdi diyeceksiniz ki “hem iddia sahibi hem şahit nasıl olunuyor?”. İddia ettiğiniz durumu tecrübe etmişseniz, aynı zamanda şahit de olursunuz. O zaman aksini ispatlayın, iddiamı geri çekeyim.

Okumak benim için bu kadar özel ve değerli. Ama nedense tercihim genel olarak eskimeyen eskilerden yana oluyor. Elimde değil, benim bu hususta önlenemez bir zaafım var. İşte son okuduğum eser de onlardan bir tanesi: KATİP BARTLEBY.

Bir çoğumuzun hatırlayacağını düşündüğüm bir çizgi film vardı; Mobidik (Beyaz Balina). Aslında o bir kitaptı, hem de yazıldığı dönemde tamamen ilgisiz kalmasına rağmen sonraları birçok eleştirmen tarafından Amerikan Edebiyat tarihinin en mükemmel romanı, Herman Melville’nin başyapıtı olarak kabul görmüş bir roman. Yazarı Herman Melville, saygın bir ailede dünyaya gelmesine rağmen, babasının ölümüyle hayata erkenden atılmak zorunda kalmış, birçok farklı işte çalıştıktan sonra gençlik yıllarını gemilerde çalışarak geçirmişti. Mobidik, işte bu dönemin ürünü olan bir eserdi. Maalesef o dönemlerde hak ettiği değeri görmemişti Mobidik. Ve yine maalesef birçok değerli edebiyatçı ve sanatkar gibi uzun yıllar boyunca unutulmuş bir yazar olarak kalan Melville, 1920’li yıllarda yeniden keşfedilmiş ve büyük bir yazar olarak kabul edilmişti. İlerleyen zamanlarda da sanki bir itibar iadesi olarak eserleri Amerikan Kütüphanesi tarafından toplanıp basılan ilk yazar oldu.

Katip Bartleby’e gelince, Mobidik hezimetine rağmen yazmayı sürdüren Melville’nin dergilerde yayınlamak üzere kaleme aldığı eserlerinden biridir. Bu hikaye ilk kez 1853 yılında Putnam’s Monthly Magazin’de kasım ve aralık aylarında iki bölüm halinde yayınlanmıştır. Melville daha sonra Katip Bartleby’i üzerinde küçük değişiklikler yaparak, 1856 yılında yayınlanan bu tür öykülerden oluşan The Piazza Tales adlı kitabına almıştır.

Kimilerine göre Melville bu öyküsünde anlamsız bir konuyu hikayeleştirmiştir. Oysa ki Katip Bartleby, Melville’nin iç sesidir. Birçok kereler yutkunmak zorunda kalıp, söyleyemediği “yapmamayı tercih ederim” cümlesini Katip Bartleby’e defalarca söyleterek, yaşadığı çevreye bir mesaj vermek istemiştir. Değişmesi gerektiğini söyleyenlere, başka şeyler denemesini, başka türlü yazmasını söyleyenleredir bu mesaj.

Kitap, kitapta yer alan başka bir karakter tarafından anlatılan “bir anı” formatında yazılmıştır. Anlatıcımız, 19. Yüzyıl Newyork’unda, Wall Street’te bir hukuk bürosuna sahip bir avukattır. Avukat bey, işlerin yoğunluğu sebebiyle yeni bir özel yazıcıya ihtiyaç duyarak bir ilan verir ve katip Bartleby böylelikle burada işe başlar. Önceleri çok iyi bir şekilde çalışan bu yeni yazıcıdan çok memnun olur Avukat Bey, ta ki bir Bertleby’den yapmasını istediği bir işe karşılık “yapmamayı tercih ederim” cümlesini duyana kadar. Avukat Bey kadar bürodaki diğer üç yazıcı da bu cümle ve akabinde gelen sakin ve kayıtsız tavır karşısında ne yapacaklarını şaşırırlar. Barteby’nin bu tutumunun o günlük gelip geçici bir davranış olduğu zannıyla mesele kapatılır. Ama fena halde yanılmışlardır ve nerdeyse Bartleby’nin ağzından başka bir cümle çıkmaz olmuştur. Günler geçer ama Bartleby, son derece kararlı bir şekilde hiçbir şey yapmamayı tercih etmeye devam eder.

Zamanını boş bir duvara bakarak ve istenen her şeye, söylenen her cümleye aynı karşılığı vererek geçirmeye başlayan Bartleby’den kurtulmanın tek yolunu ofisi taşımakta bulan Avukat, yine fena halde yanılır. Ofis boşaltıldığı halde Bartleby oradan ayrılmak istemez ve polis zoruyla çıkartılarak ceza evine gönderilir. Avukat Bey, bir yandan onun için üzülür, bir yandan da onun bu bir çeşit pasif direnişi karşısında içine düştüğü acziyet sebebiyle bir takım iç çatışmaları yaşar. Bartleby’nin “yapmamayı tercih ederim” cümlesini yemeye karşı da kullanmaya başlaması, onun içinde bulunduğu pasif direnişin son noktasıdır artık. Yemek yemek istemediği gibi yatağında değil zeminde cenin vaziyetinde yatmaya başlar. Avukat bey acıma hisleriyle ara ara onu ziyaret eder ama bu çok fazla sürmez. Çünkü Bartleby dünyaya ait ne varsa her şeye küsmüş bir şekilde ölür. Merville, Bartleby ile ilgili can alıcı bilgiyi eserin finalinde ortaya koyar. Ve şu vurucu cümleyle de kapanışı yapar:

Ah Bartleby! Ah insanlık!
Her edebi eserin okuyucuya anlattığı, hissettirdiği, anlatmaya çalıştığı şeyler vardır. Bir araştırma yapılsa Katip Bartleby’i okuyan okuyucular arasında, acaba ne kadar farklı duygu ve düşünceyle karşılaşırız? Kimbilir belki bazı okuyucular bunu “yapmamayı tercih ederim” demeyi tercih edebilirler. Ben de mutlaka “Katip Bartleby” i okumayı tercih etmenizi tercih ederim.
İyi okumalar.

Katip Bartleby
Herman Melville
İş Bankası Yayınları
72 sayfa, 2016

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir