Kaptan Fantastik
Öncelikle bu filmi bana öneren “mutlaka izle çok etkileneceksin” diye beni merak ettiren sevgili arkadaşım Gizem’e çok teşekkür ediyorum. Aslında bu film önermesi hepimize ondan geliyor.
Birbirine aşık iki karı koca ve tam altı tane çocuk Pasifik Okyanusunda ormanın içinde şehirden ve gelişen teknolojiden oldukça uzakta yaşamaktadırlar. Hayatlarına yalnızca “yaşamak” demeyi doğru bulmuyorum çünkü onlar aslında çok daha fazlasını yapıyorlar.
Film çekildiği yerler açısından ruhunuza ve gözünüze, senaryosu ve ana teması açısından da aklınıza hitap ediyor. Konusu ilginizi çekmedi mi o zaman sesi kısıp bir meditasyon müziği açıp yalnızca görseliyle bile rahatlayabilirsiniz. Tamam o kadar abartmayayım ama inanın Pasifiğin o eşsiz yeşilliği, filmde ara ara geçen araba yolculuklarındaki orman yollarının büyülü görüntüsüyle mest olacaksınız. Birkaç yerde filmi durdurup kendimi oralara ışınlamak istediğim oldu.
Hani hep çocuk sahibi olanların çocuklarının teknoloji ve internet mağduru olduğundan ve zararlı gıdalarla beslendiğinden yakınıp şikayet ettiğine, çocuk sahibi olacakların ise çocuğumu bütün bu zararlı şeylerden nasıl koruyacağım diye endişelerine tanık oluyoruz ya işte bu film tam hayalimizde ki gibi olmasa da özeneceğimiz bir çocuk yetiştirme stili gösteriyor bize. (Hayallerden çok daha fazlası)
Filmin ana karakteri Ben, çocukları Amerika kültüründen, eğitim ve siyaset sisteminden uzakta kendi bildiği doğrularla adeta birer filozof olarak yetiştirmiştir. Çocuklar modern dünyanın her bir nimetinden uzakta olmalarına karşın herhangi bir yetişkinden daha iyi yetkinliklere ve yeteneklere sahiptirler. Öyle ki en küçüğünün beş ya da altı en büyüğünün ise on sekiz olduğunu düşündüğüm çocuklar sanat, siyaset, müzik, edebiyat, spor, felsefe ve vahşi doğa da yaşam konusunda oldukça ustadırlar. Ve bu çocuklar kolayı tanımıyor, interneti bilmiyor ve bilgisayar oyunlarının varlığından bile haberdar değiller! Sizce de şahane değil mi?
İşte tam şahane olduğunu düşündüğünüz noktada film bu durumun ne kadar doğru olup olmadığını düşündürtüyor. Çocukları her konuda fazlasıyla iyi yetiştirebilmek ve modern dünyanın bazı zararlı sistemlerinden/nimetlerinden koruyabilmek için onları bir ormanda avlanarak besleyip yetiştirmek ne kadar doğru? Çocuklar bu duruma hiç itiraz etmeyecek mi?
Film de Ben’in karısı ve çocukların annesi Leslie’nin ölümü ile olaylar gelişiyor ve ana karakterimiz Ben de bizim gibi düşünmeye başlıyor. Çocuklar acı ile baş etme konusunda o kadar ustalaşmışlar ki annelerinin ölümü karşısındaki tutumlarına hayran kalacaksınız. Bu film de doğadan, Marksizm’den tutunda avlanmaya, yogaya ve Budistliğe kadar renklere ve tatlara rastlayacaksınız. Filmi seyrederken büyüleyici yeşil ormanda toplu olarak yaptıkları antrenman , yoga ve kitap okuma seanslarına fazlasıyla özendiğimi belirtmek istiyorum. Ama özellikle küçük yaşına rağmen bir filozof gibi konuşan Rellian’ın en çok etkilendiğim konuşmasını aktarmak istiyorum;
“Eğer hiç umut olmadığını farz edersen hiç umut olmayacağını garantilemiş olursun. Eğer özgürlük için bir içgüdün olduğunu farz edersen bir şeyleri değiştirme şansın olur daha sonra dünyayı daha iyi hale getirebilmek için katkıda bulunma olasılığın olur.”
İkinci en çok etkilendiğim sahne Ben’in karısına vedası sırasında ki şu sözleri oluyor;
Yüzüm benim, ellerim benim, ağzım benim fakat ben benim değilim. Ben seninim.
Filmi izlediğinizde sizin de aynı sahneden etkileneceğinize inanıyorum.
İyi seyirler.
Kaptan Fantastik (Captain Fantastic)
Vizyon Tarihi: 11 Kasım 2016
Yapımı: 2016 – ABD
Tür: Dram
Süre: 119 Dak.
Yönetmen: Matt Ross
Oyuncular: Viggo Mortensen, Trin Miller, Frank Langella, George MacKay, Annalise Basso
Senaryo: Matt Ross
IMDB Puanı: 7.9
“Eğer hiç umut olmadığını farz edersen hiç umut olmayacağını garantilemiş olursun. Eğer özgürlük için bir içgüdün olduğunu farz edersen bir şeyleri değiştirme şansın olur daha sonra dünyayı daha iyi hale getirebilmek için katkıda bulunma olasılığın olur.” özdeyişi Noam Chomsky’den alıntı, Rellian karakterine ait değil.