Kafamda Bir Tuhaflık – Orhan Pamuk
Orhan PAMUK, kitabı yazdığı dönemde yaptığı röportajlarda, bir boza satıcısının hikayesini anlatacağını ancak tuhaf bir roman yazdığını, bununla birlikte en çok emeği verdiği romanının da bu olduğunu söylemiş ve kitabın adının bu nedenle “Kafamda Bir Tuhaflık” olduğunu belirtmişti. Pek tabii bu açıklama, okuyucularda da meraka sebep olmuştu. Herkes merakla üzerinde çalışılan bu tuhaf hikayeyi bekliyordu. Beklenen meraka değdi ve edebiyat sever çevreler kitap hakkında güzel yorumlar yaptılar.
Kafamda Bir Tuhaflık; Anadolu’nun, İstanbul’un ve Mevlut’un hikayesidir. 1962 ile 2012 yılları arasındaki İstanbul’da ki kentsel ve toplumsal değişimleri anlatmasının yanı sıra, yaşanılan önemli olaylara da değinmektedir. Mevlut’un babası, İstanbul’a göç etmiş ve önce yoğurtçuluk sonra bozacılık yapmaya başlamıştır. Daha sonra Mevlut de babasının yanına İstanbul’a gelir ve babası ile birlikte bozacılık yapmaya başlar.
Roman hayali iki mahalle olan Kültepe ve Duttepe de geçiyor. Yazarın gerçekte varolan mahalle isimlerini kullanmamasının sebebi, gereksiz tartışmalara sebebiyet vermemek ve ayrıca o yıllarda benzer şeylerin yaşandığı tüm semtler için, simgesel olarak yer almasını istemiş olabileceği akla geliyor. Zira kitapta yaşanan olaylar ve karakterlerin yaşam şekilleri de o dönemin gerçeğidir. Aynı yıllarda Ankara’da veya diğer büyük illerde de hayat bu şekildedir. O yıllar, İstanbul’un etrafındaki tüm semtlerde bu tarla benimdir diye iki çit çakıp bir gece de konduyu dikenin yerin sahibi olduğu yıllardır. Mevlut ve ailesinin de böyle bir gecekondu ile başlıyor İstanbul hikayesi. Romanda bundan sonra başlıyor tabiki.
Mevlut amcasının oğlu Korkut’un düğününde gördüğü ve sadece bir anlık göz göze geldiği gelinin kız kardeşine aşık olur. Yıllarca ona mektup yazar. Mektup yazmada ona yakın arkadaşı Ferhat yardım eder. Bir gece amcasının küçük oğlu Süleyman’ın yardımıyla, kızı köyünden kaçırır. Ama kızın yüzünü gördüğü, o ilk an, yıllar önce göz göze geldiği, aşık olduğu ve mektuplar yazdığı kızın, bu kız olmadığını anlar. Ama iş işten geçmiş, kaderine razı olmuştur ve artık geri dönemez Mevlut. Bir kere kaçırmıştır kızı. Günler ve aylar geçtikçe de karısını sever ve mutlu bir evlilikleri olur. Tek sorun kendisine yardım eden amcasının küçük oğlu Süleyman’ın bütün gerçeği bilmesi ve bir gün her şeyi ortaya çıkarması ihtimalidir. Çünkü bu karışıklığın tek sorumlusu ve gerçeği bilen tek kişi Süleyman’dır. Ancak Mevlut yumuşak mizaçlı bir karakterdir. Huzuru bozulmasın diye itiraz etmeyen, kaderine razı olan, var olanla yetinen ve bundan da mutlu olmayı bilen bir kişilik. Yıllar sonra yaşayacağı tüm olaylara, bu kendine özgü ve yumuşak karakteri oturtmuştur yazar. Mevlut kafasında bir tuhaflık olduğunu düşünmektedir. Bu tuhaflıktır belki de, onun herkesin gözünde safça algılanmasına sebep olan.
Kafamda Bir Tuhaflık, bir Nişantaşı romanı değildir. Orhan Pamuk büyüdüğü ve yaşadığı semtten değil bu sefer İstanbul’un sırtlarından kurmuştur cümlelerini. Arkada kalmış ve var olma çabasında ki insanları anlatıyor. Ancak öyle güzel karakterler yaratıyor ki onların içimizden biri olduğunu hissediyoruz. Naif mi naif, kibar mı kibar, iyiniyetli, biraz da safça Mevlut. Belki de Mevlut bu halinden dolayı hep kafasında bir tuhaflık olduğunu düşünüyor. Belki de kafasındaki tuhaflık sebep oluyor onun böyle karmaşık ama özünde sakin bir hayat sürmesine.
Romanın bir diğer yanı ise, yazarın olaydaki karakterlere mikrofon uzatması ve 3.kişileri konuşturmasıdır. Bazı bölümlerde yazar, anlatılan olayın gerçek yüzünü 3. Kişinin ağzından anlattığı için, olayın bakış açısını yoruma açık hale getirmeden gözler önüne seriyor. Bu da kitabın olay örgüsünü daha gerçekçi kılıyor. 3.kişinin konuşturulması yeni bir teknik veya ilk kez yapılan bir tarz değildir. Edebi yazınımızda örnekleri mevcuttur.
Orhan Pamuk, her zamanki gibi romanlarını öyle detaylandırarak yazıyor ki, roman ilerledikçe karakterlerin gerçekçiliği, yüzümüze vuruyor adeta. Kitabın sonuna okuyucu sahici duygular içinde varıyor.
Orhan Pamuk bu kitabı altı yılda yazmış ve yazabilmek için de onlarca röportaj yapmıştır. Hatta romanda Duttepe ve Kültepe diye geçen ve kurmaca olan ama gerçekte Kuştepe, Harmantepe gibi yerleri tek tek gezdiğini oralarda röportajlar yaptığını belirtmiş ve bunu “amacım bu şehri 1 milyondan 15 milyona çıkaranların gözünden İstanbul’u görmekti” diye ifade etmiştir. Kitabı okuduğunuzda sizde Orhan PAMUK’UN amacına ulaşmış olduğunu anlayacak ve onların gözünden farklı bir İstanbul panoramisi göreceksiniz.
Keyifli ve bol okumalı günler dilerim.
Kafamda Bir Tuhaflık
Orhan Pamuk
Yapı Kredi Yayınları
480 sayfa, 2014