“İyiler Kaybetmez, Kaybedilir” yazarı Seda Eroğlu ile Röportaj
“Önce olmaz dediklerin olur.
Sonra gitmez dediklerin gider.
En son da ölmez demeye korktukların ölür.
Sanki her acın bir öncekine nispet eder.
Her biri omuzlarındaki yerini aldığında ne zaman pes edeceğini merak eden bir düşmandan farksızdırlar.
Bu; hayatın, gücünü sınama şekildir.”
“Güçlü insan acılarında sığınacak liman aramaz. İnsanın en güvenli limanı kendisidir.”
Edebiyat dünyasının son zamanlardaki en gözde yazarlarından sevgili Seda Eroğlu nam-ı diğer oykuhane ile yazarlığa ve düşüncelerine dair derin bir röportaj gerçekleştirdik. Son kitabı “İyiler Kaybetmez, Kaybedilir” ile yazarın diliyle tanışma fırsatı buldum. Ne de çok geç kalmışım yazarı tanımak için, kitabı okuduğumda anladım. Tabi ben kitabın adına resmen tutuldum. Adını Peyami Safa’nın bir sözünden alan bu kitap aynı zamanda da yetiştirme yurdundaki kimsesiz çocuklara da bir el olmuş durumda. Röportajı okuyunca siz de eminim benimle aynı şeyleri düşünecek ve iyi ki tanımışım diyeceksiniz.
“Zaman, her ömre sunulmuş en büyük armağanken ondan korkma.
Unutma!
İnsan, her şeye zamanla alışır aslında.
Zamanla büyür, zamanla sever, zamanla inanır, zamanla güvenir, zamanla başarır, ama bir anda kırılır, bir anda kaybeder.”
Son dönemin popüler yazarları arasındasınız. Sizi tanımayan yok denecek kadar azdır diyebilirim. Yine de ben, sizi daha yakından tanımaya ve tanıtmaya talibim.
1. Klasik bir soruyla başlamak istiyorum. Kendinizden kısaca bahseder misiniz?
20 Haziran 1988 Bursa doğumluyum. Lisans ve yüksek lisansım sosyoloji alanında. Kariyer anlamında uzun bir süre satış pazarlama yöneticiliği yaptım. Fakat bir süre sonra başka bir şey aradığımı fark ettim ve yaşam koçluğu, NLP, Reiki, danışmanlık ve yazarlık gibi eğitimler aldım. Amacım hep insanlara dokunmak, insanların kendilerindeki potansiyelin farkına varmalarını ve hayatlarında değişim yaratmalarını sağlamaktı. Bunu gerçekleştirmeme ise koçluk sıfatı yardımcı oldu.
Yazmak ise hayatımın her alanında kullandığım ve kendimi en özgür hissettiğim eylemdi benim için. Yayımlanan üç kitabım da bu şekilde doğmuş oldu.
Şu an ise yazarlık becerilerini danışmanlık ile birleştirmiş bulunmakta ve yazar adaylarına yazma serüvenlerinde koçluk ve danışmanlık yapmaktayım.
2. İlk ne zaman ben yazar olacağım dediniz? Ne zamandan beri yazıyorsunuz?
Yazmaya başladığımda henüz onlu yaşlardaydım. Orta okul zamanlarımdı. Güzel konuşma ve yazma isminde bir dersimiz vardı. Okul müdürümüz Mümin Torlak’ın dersiydi hiç unutmam. Kendisi bize ödev olarak birkaç kelime verir ve o kelimelerle hikayeler yazmamızı isterdi. Yazabildiğimi o hikayelerle keşfettim. Sonrasında ise yazmaktan hiç vazgeçmedim. Yazar olmak çocukluk hayalimdi.
3. Kitaplarınızın odak noktası nedir?
Kitaplarımla yapmak istediğim şey okurlarımın hayatlarında küçücük bir şeyin değişmesini sağlayabilmek. Bu yüzden yazdıklarımda hep “umut” var. Çünkü umudun bize bahşedilmiş en güzel duygu ve aynı zamanda dünyayı değiştirebilecek güce sahip olduğuna inanıyorum. Böylelikle kitaplarımda hep zorluklardan geçen ve umutla ayağa kalkmayı, kendini baştan yaratmayı başaran karakterler var.
4. Kitaplarımın tarzı şu, diyebileceğiniz bir alan var mı? Yoksa üçü de kendi tarzlarını mı yarattı?
Yazmak başlı başına bir yaratım eylemi ve insanı sürekli sınırlarını zorlamaya itiyor. Ben de her yeni başladığım yazma serüvenimde farklı yollar deniyorum. İlk kitabım, ilk göz ağrım Kaç Gibi Özlersin tür olarak şiire yakındı. Duygusal denemelerde oluşuyordu ve bir nevi günlüktü diyebiliriz. İkinci kitabım Uyursak Geçer mi bir roman ve üçüncü kitabım İyiler Kaybetmez Kaybedilir ise içerisinde iki uzun hikayenin de bulunduğu bir deneme kitabı. Türleri seçerken (biraz da bilinçdışı) anlatmak istediklerin kalemini şekillendiriyor. Yani üç kitabım da kendi türlerini kendi yarattı diyebiliriz.
5. Peki, yazdıklarınız yaşadıklarınız mı?
Her yazar yazmadan önce yaşam torbasında neler biriktirdiğine bakar, beslenir. Ben de yazdıklarımda yer yer yaşadıklarımı ve onları yaşarken hissettiğim duyguları kullanıyorum.
6. Kitaplarınızın yorumlarına dair bir araştırma yaptım ve ilginçtir ki her okuyan kendinde bir parça bulmuş. Sizce bunun sebebi nedir?
Okurlarımın kitaplarımda kendilerinden bir şeyler bulmalarının sebebi gerçek ve ortak duygu ve olayları işliyor olmam. Gerçek hayattan kareleri ele aldığımızda Ayşe, Ali, Ahmet, Mehmet hepsi kendi yaşadıklarını ve yaşayabileceklerini satırlarda buluyor. Bu da okur ile yazar arasındaki o görünmez köprüyü güçlendiriyor.
7. Wattpad ile ilgili düşüncelerinizi merak ediyorum.
Wattpad, ilk yayıncım Müptela ile tanışmadan önce bilmediğim bir mecraydı. İlk wattpad yayınımı da Kaç Gibi Özlersin yayımlandıktan sonra yaptım. Yazar adaylarını yazmaya teşvik eden araçları ayırt etmeksizin destekliyorum. Çünkü insanları hayallerine ulaşabilmeleri için tetikleyen bir şey olmalı ve wattpad de bunlardan bir tanesi ve emek isteyen bir araç. Kimse ilk yazdığı veya paylaştığı şeyle anında fenomen olmuyor, binlerce kitleye ulaşmıyor. Sabır ve istikrar ile bu araçlarda başarı sağlayıp hayallerini gerçekleştirenlere ne mutlu.
8. Yazmaya yeni başlayanlara neler önerirsiniz?
Yazmak, sonu olmayan bir serüven. Eğer bu yolculuğa çıkıyorlarsa, kararlı olmaları şart. Bir hedef dahilinde ilerlenmesi ve asla pes edilmemesi gerekli. Çünkü sektör sürekli gelişen ve yenilenen bir yapıya sahip. Yani yazar adayı bu yola çıkıyorsa kiminle rekabet edeceğini, ne yazarsa daha büyük bir kitleye ulaşacağını, kısacası diğer yazarların arasından nasıl sivrilebileceğini bilmek zorunda. Bunu kendi çabasıyla yapabilecekleri gibi işin uzmanlarından destek alabilirler. Bunun için hizmet veren yazar koçu ve danışmanları var ve bir koç veya danışman ile ilerlemekte her zaman fayda var. Son olarak da şunu ekleyebiliriz. Yazmak, yüzlerce, binlerce insanın kalbine dokunabileceğimiz bir araç ve bu aracı kullanarak dünyayı değiştirebileceğimizi fark edersek belki de topluma, insanlığa olan katkımız çok daha fazla olacaktır.
9. Kitaplarınızın çıkış tarihleri birbirine çok yakın. Onları yazmanız ne kadar sürdü? Yoksa zaten varlardı da okuyucuyla geç mi buluştular?
Yazmak, benim için hayatımdaki en anlamlı ve keyifli eylem. Bu yüzden bir kitabı yazarken onun içine o kadar girer ve o kitabın ruhunu öyle hissederim ki nasıl bittiğini anlamam. Bir kitap yazabilmek için bana birkaç ay yeterlidir. Sadece üçüncü kitabımda bir sene kadar bir ara vermiş olduk. Bunda da yayıncı değiştirmemin etkisi var.
10. Eserlerinizin yayınevleriyle tanışma sürecinden biraz bahseder misiniz?
Hayatımda her zaman hayallerimden yola çıkarak hareket ettim. Yazar olmaya ve ilk kitabım Kaç Gibi Özlersin’i yayımlatmaya karar verdiğimde hayalimde tek bir yayınevi vardı. O kitapla kurduğum hayal üçüncü kitabıma nasip oldu ve artık Destek Yayınlarıyla çalışıyoruz.
11. Yazmak için sizce ilhama mı gerek var yoksa deneyime mi?
Yazmak ne başlı başına bir ilham işidir ne de deneyim. Önce çok güçlü bir istek ve arzu gerektirir. Sonra yazabildiğini keşfetmeyi ve sürekli denemeyi… Yani biraz kabiliyet olmalı, ama yetenek de tek başına yıllarca unutulmayacak güçlü metinler üretmek için yeterli değildir. Değişen ve gelişen her şey gibi yazmak da eğitim gerektirir. İnsan kendini geliştirdiği ölçüde yaratıcıdır.
12. Okumaktan keyif aldığınız yazarlar var mı, ya da başucu kitabınız?
Ağırlıklı olarak kişisel gelişim kitapları okumayı seviyorum. Kitaplardan çok başucu yazarlarım vardır benim. Eğer bir yazarın bir kitabını sevdiysem diğer kitaplarını da okurum mutlaka ve beğendiklerimi her zaman gözümün önünde olmaları için çalışma masamda bırakırım.
Yazarlığı ve danışmanlığıyla örnek aldığım Aret Vartanyan başucu yazarlarımın ilk sırasındadır her zaman ve bu asla değişmez.
13. Yazarken zorluk çektiğiniz ya da tıkandığınız oluyor mu? Bir yazar o anları sizce nasıl aşmalı?
Yazarken zorlandığım, istediğim duyguyu okura veremeyeceğimi düşündüğüm zamanlar yazmayı bırakır, başka şeylerle ilgilenirim. Çünkü henüz kitabın o kısmını yazmanın zamanının gelmediğini düşünürüm. Ruhumu besleyecek, istediğim duyguya girmemi sağlayacak şeyler yaparım. Bu kimi zaman müzik dinlemek, kimi zaman kitap okumak, kimi zaman hayal kurmak, kimi zaman da seyahat etmek olur. Garip gelmesin, yol her zaman bilinç akışını tetikler. Bu yüzden kitaplarımda hep en beğenilen yerler, yolculuk esnasında yazdığım yazılardır. Bir yazar kendi yazma sistemini kendi oturtmalı. Kendine neyin iyi geldiğini, nasıl daha verimli yazabildiğini kendi deneyerek keşfetmeli. Tıkandığı yerleri aşmak için de aynı şey geçerli. Kendi çözümünü bulması yazarlık yolunu aydınlatacaktır.
14. Sabrınıza çok teşekkür ederim. Sizi tanımak, sizin fikir dünyanızda yolculuk etmek çok keyifliydi. Ve son olarak sizin eklemek istediğiniz bir şeyler var mıdır?
Hayat, uzun bir serüven ve bizler bu serüvende birer kaşifiz. Bulmamız gereken ise doğruluk, sevgi, saygı, dürüstlük, kısacası insana dair değerlerin hakkıyla yaşandığı bir yaşam.
Zor değil.
Sadece ne istediğimizi bilmek ve gelecek için bir adım atmak gerekli.
Sonrası kendiliğinden gelecektir.
Sevgiyle…