Issız Kar Taneleri
Hatalarını hatırlayanlar bir gözünü kaybeder, onları unutanlar ise her iki gözünü…
Sovyetler Birliği’nden Londra’ya uzanan, hırs, hayal, umut, sevgi, nefret ve hatalar ile vicdan azabı dolu, üç yüreğin (2 kardeş, 1 kuzen) yaşamlarını okumak çok keyifliydi. Yazar her sayfanın hakkını vermiş. Heyecan, merak ve endişe ileri düzeyde okuyucuya yansıttığını belirtmeliyim.
Sorumsuz amcası yüzünden Sofi ufak yaşta ailesini, evini; annesi ölmüş, onlara emanet edilmiş kuzenleri Natalia ve Lena ile paylaşmak zorunda kalır. Birlikte büyüseler de kişilikleri, yetenekleri ve hayattan istedikleri her birinin farklıdır. Sadece hepsinin hayallerini gerçekleştirmesi için verdikleri bir karar aynıdır. Bu kararın sonucu; hepsi iyi ya da kötü istedikleri hayata kavuşsa da, bu sonuca ulaşmak için işledikleri günah sadece üçü arasında sırdır. Bir de, bu sırrın asıl başkahramanı, canı yanan ve intikam ateşi hiç sönmeyen Roy Creeedy bilmektedir.
“Peki, körkütük âşık mıydın? Yoksa bir aptal ben miyim?’ Büyükbaba genç kadının saçlarını okşayarak, ‘Aşk başlı başına aptallıktır,’ diye yanıtladı…”
Artık kardeş diyebileceğimiz bu üç kızın içerisinden Sofi en çirkini olsa da en akıllı ve planlı olanıdır. Her ne kadar bu yapısal bir şey de olsa, diğer kızlara göre fark edilmeyen bir şansı daha vardır. Annesinin sağ oluşu ve yaşamını biçimlendirmesinde, aldığı kararlar ve devamında hep yanında olması onu daha güçlü kılmaktadır. Sofi’nin annesi, iki kuzeni evladından ayırmasa da, onun için bir Sofi değillerdir, maalesef. Hissettiklerim ve okuduklarımdan yola çıkarak, sadece benim görüşüm olduğunu belirtmeliyim.
“Geçmiş nihayet silindi,’ dedi Natalya. Lena, ‘Evet,’ diye cevapladı. ‘Şimdi geleceğimize bakalım.’ Sofi yavaşça tekrarladı. ‘Geleceğimize bakalım. Önümüzdeki her bir kıymetli güne.”
Natalia, Lena’ nın ablası olup içlerinde en güzelleridir. Bunun da fazlasıyla farkındadır. Ülkenin, medyanın en ünlüsü olmak, hep göz önünde olmak için feda etmeyeceği şey yoktur. Ne yazık ki bu güzelliğinin her sorunu çözebileceğine inanmaktadır. Kitap boyunca bu özgüveni, bu kendini beğenmişliği, aklını bir kez olsun çalıştırmaması, kurları ve kardeşine dâhil yaptığı hataları beni çileden çıkardı. Hiç sevmediğim karakter oldu diyebilirim.
“İlişkileri bir çömlek kadar güçlüydü. Yıllar geçtikçe çömlekte bazı çatlaklar belirmiş fakat asla büyük hasarlar olmamıştı.”
Lena ahhh Lena, içimi en çok acıtan, parçalara bölen o oldu. Hatta çoğu yerde kendime o kadar çok benzettim ki, bir an yazılan her şeyi yaşıyormuşum gibi hissetim. Lena adına kararlar verip onun yaptığı yanlışlarda kendime kızar oldum. O kadar bütünleştik bir ara. Bir ara, diyorum, çünkü kitabın sonuna doğru yollarımız ayrıldı. Büyüdükçe daha güçlü, daha ayakları üzerine basan, gerçeklerin farkına varan birisi olmasını umuyordum. Yaşadıkları, yaşattıkları ve mantığı değil de duyguları ile hareket ettiği için çok zor zamanlar geçirdi. En zayıf halka olan kendisinin güçlenmesi ve at gözlüklerini çıkarması gerektiğini tekrarlatıp durdurttu bana.
“Genç kadın kalbinin sesini dinleyerek, ‘Olan oldu,’ dedi. ‘Artık geri dönme şansımız yok. Ama sonuç olarak herkes affedilmeyi hak eder.’
‘Ben bile mi?’
‘Evet. Hatta ben bile.”
Bu üç kardeşin aldıkları bir karar sonunda hayatları değişir. Bulundukları ülkeyi, evi terk ederek hayallerinin peşinde savrulmaya başlarlar. Tabii ki istedikleri hayatı yaşamak bu kadar kolay olmayacaktır. Fedakârlıklar, kaybedişler, yeni kazanımlar yaşarken hiçbiri karar aldıkları kişiliğe, düşünceye sahip olmayacaktır. Hırs, intikam, sevgi, nefret, kıskançlık ve hatta çırpındıkça battıkları, isyan ettikleri zamanlar da olacaktır. Değişmeyen tek şey her ne yaşanırsa yaşansın birbirlerine bağlılıklarıdır. Her bir çatlağı onaran da budur.
Kimberley Freeman romanları kesinlikte tavsiyemdir. Dostluk, aşk, nefret, sevgi, çıkarılacak dersler, aile bağlarını okurken kendinize ait bir sürü satıra rastlayacaksınız. Şimdiden keyifli okumalar diliyorum.
Issız Kar Taneleri
Kimberley Freeman
Arkadya Yayınları
Türkçesi: Dilek Parsadan
694 Sayfa, 2017
Çok güzel harika bir kitap