Hayat varsa umut da vardır…

4 ay önce bir son dakika haberi gördüm. Stephen Hawking 76 yaşında hayatını kaybetmişti. Haberi duyan çoğu kişinin de hissettiği bir üzüntü duydum ardından da 21 yaşında ALS teşhisi konmuş ve 2 yıl ömür biçilmiş bilim adamının geldiği yaşı ve 50 yıllık hastalık döneminde dünyayı değiştiren araştırmalarını düşündüm. ‘Zamanın Kısa Tarihi’, ‘Kara Delikler’ ve ‘Kara
Delikler ve Bebek Evrenler’ kitapları ve ‘Herşeyin Teorisi’ filmi sayesinde aşikar olduğum Hawking hakkında daha çok bilgi edinme isteği duydum. Araştırmalarını, kendi doktora tezini yalanlayışını, hastalığını okumuştum, ancak gerçekte kimdi bu Stephen Hawking. ‘Benim Kısa Tarihim’ isimli otobiyografik romanı okumaya başlayışım bu şekilde oldu ve gördüm ki okuduklarım sayesinde gerçekten tanımışım Hawking’i. Onun yaşamının büyük bölümünü araştırmaları oluşturuyormuş. 

104 sayfa gibi kısa bir kitap ‘Benim Kısa Tarihim’. Hawking’in çocukluk ve gençlik yılları hızlı bir anlatımla verilmiş. ALS teşhisi ve hastanede geçirdiği dönemi anlatışı biraz umarsız hissi uyandırdı bende. Makaleler yazmaya alışan birinin duyguyu yazarak veremeyişine yordum bu eksiği. İlerleyen sayfalarda Jane Wilde ile olan ilişkileri ve evliliklerini yazan Hawking, bir nevi günah çıkartmış eski eşine evliliklerindeki sorunların ve onu ne kadar zorladığının farkında olduğunu yazarak. 3. çocukları Tim’in doğumuyla evliliklerinin girdiği çıkmaz ve Jane’in Stephen’ın ölümününün ardından çocuklara kimin bakacağı düşünerek girdiği eş arayışını ve bu durumdan duyduğu mutsuzluğu, evi terk edişini ve bakıcısı Elaine ile evliliklerini de sığdırmış ünlü bilimadamı bu 104 sayfaya. Günlük hayatı ile ilgili çok şey 

 

anlatmış olsa da içerik olarak araştırmaları ve teorileri çok büyük yer tutuyor ‘Benim Kısa Tarihim’de ki bu kısımlar her ne kadar basite indirgenerek anlatılmış olsa da beni biraz zorladı diyebilirim. 

 

Çağımızın en önemli bilim adamı sayılabilecek Stephen Hawking’i kendi ağzından tanımak isteyenler için bulunmaz bir kaynak ‘Benim Kısa Tarihim’.

 

Alıntılar:

“İnsan erken ölüm ihtimaliyle yüz yüze gelince, hayatın yaşamaya değer olduğunu, yapılacak bir dolu şey olduğunu idrak ediyor.”

“Evrenin tek bir tarihi yoktur. Evren için olası her bir tarihin toplamı vardır ve bu tarihlerin her biri eşit derecede gerçektir.”

“İnsanların giderek bilimselleşen ve teknolojikleşen bir dünyada bilinçli kararlar vermeleri için bilimi temel düzeyde de olsa anlamaları gerektiğini düşünüyorum.”

“Erken ölme ihtimaliyle son 49 yılımı geçirdim. Ölümden korkmuyorum, ölmek için acelem yok. Beyni, parçaları bozulduğunda çalışmayan bir bilgisayara benzetiyorum. Bozulan bilgisayarlar için cennet ya da ahiret yok, bu karanlıktan korkanlar için bir masal.”

“Engelli insanların, yapamadıkları şeylere üzülmek yerine yapabildikleri şeylere yoğunlaşmaları gerektiğini düşünüyorum.”

 

Tanıtım Bülteninden:

Günümüz bilim dünyasına damgasını vuran Stephen Hawking Benim Kısa Tarihim’de kendi yaşamöyküsünü paylaşıyor.

“Ben 8 Ocak 1942’de, Galileo’nun ölümünden tam üç yüz yıl sonra doğdum. Tabii, benimle aynı gün iki yüz bin civarında başka bebek de doğdu. Onlardan herhangi biri sonradan astronomiyle ilgilendi mi, bilmiyorum.” Günümüz bilim dünyasına damgasını vuran Stephen Hawking Benim Kısa Tarihim’de kendi yaşamöyküsünü paylaşıyor.

Stephen Hawking, İkinci Dünya Savaşı sonrası yokluk yıllarında geçen çocukluğunu, arkadaşlarının kendisine “Einstein” lakabını taktığı okul günlerini, 21 yaşında yakalandığı hastalığını, Oxford ve Cambridge yıllarını, evliliğini, çocuklarını kendine has üslubu ve espri anlayışıyla anlatıyor… Stephen Hawking’in, kendi hayatına ve entelektüel evrimine içeriden baktığı Benim Kısa Tarihim, bir biyografiden çok daha fazlası… “Engelli insanların, yapamadıkları şeylere üzülmek yerine yapabildikleri şeylere yoğunlaşmaları gerektiğini düşünüyorum” diyen Hawking’den hayata dair bir güzelleme…

2 thoughts on “Hayat varsa umut da vardır…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir