Gülhisarlı Terziler

“Benim bir çırağım oldu. Çocuk. Hiç konuşmuyor. Geldiğinin ikinci günü önüne bir kitap attım; Pinokyo!
-Daha önce okudun mu?, dedim
-Okumadım, dedi.
-O zaman oku, dedim.
Öyle ya, önce kaçmayı, kaderini yaratmayı öğrensin. Sonra dönmeyi nasılsa öğretirler. ”

Sıradan bir kasabanın sıradan olmayan terzilerini anlatan kitapta Terzilik ustadan çırağa devredilen bir miras. Miras diyorum çünkü her usta yerini bıraktığı çırağa sadece dükkanını değil bir kütüphane ve çırak da bırakır. Çıraklar garip bir tevafuk ile büyük ustaların ölümünden kısa bir süre sonra dükkana gelip iş istemektedir. Terzi ustaları ise dükkana gelen çırağı seçerken, gelenin dükkanda önce nereye baktığına dikkat ederler. Kitaplara bakanı işe alırlar. Usta, gelen çırağına, terzilikten ziyade hayat dilini ve kitapları öğretir.
Sanki asıl meslekleri okutmaktır.

” İnsanın çekirdeğinde ne var?
Edebiyat, hep bunu anlamamıza yardım eder. Bunca sene kitap okudum, biriktirdim, dükkanımı çocuklara, gençlere açtım. Niye? O çekirdeğe vasıl olup içlerinde ne olduğunu anlasınlar diye.”

Kitabın detaylarında sadece terzilik mesleği olanlar değil, evinde dikiş diken, amatör diyeceğimiz terzilerin de aynı şekilde kitaplara düşkünlüğü vardır.
Dikiş makineleri, harfleri, sözcükleri, elbiseye dönüştüren tercüman görevindedir bir nevi… Terziler, diktikleri ile insanların beden çıplaklığını örterken, okudukları ile de sanki zihinlerini açan, onların hayat hikayelerine ortak olan kişilerdir.

Kitabın ana karakteri diyebileceğimiz Ayhan, asperger özellikler gösteren, iletişim ve sosyal alanda sorunları olmakla birlikte matematikte ve terzilikte başarılı biridir. En sevdiği ise kitap okumaktır. Bir de çocukluk hayali ‘Berlin’ vardır. Hayatında iletişim kurabildiği 4 kişi ise Nedim ustası, yakın arkadaşı Dilaver, cocukluk arkadaşı Perihan ve Teyzesi Günnur. Bu kişilerin diğer insanlardan farkı onu önemsemeleri ve olduğu gibi kabul etmeleridir. Ayhan’ın içe dönük dünyasında yaptığı en büyük hareket ise Dilaver ile birlikte Berlin’e gitmesidir.

” Ben becerikli bir insan sayılmam ama zor bir duruma düşünce o zor durumu kabullenmekte hiç zorluk çekmem. Hayattaki en büyük becerim belki de budur. ” diyen Ayhan’ın sözleri bana Bukalemun adlı Alper Çağlar ‘ın yönettiği, Emir Benderlioğlu’nun başrolünü oynadığı ödüllü kısa filmi anımsatmıştır. Filmdeki Ozan karakteri de bulunduğu ortamın haline bürünebilen ve kitaplarla konuşan bir aspergerlidir.

Kitabın anlatımında dünya klasikleri sıklıkla geçmekte hatta bazı anlatımlarda Kafka’ya atıfta bulunulmaktadır.

Kitap farklı insan profilleri ve yaşam öyküleri ile tekdüzelikten uzak tutulmuş, kitabın son bölümünde ise yumuşak gidişatının aksine şaşırtan keskin bir viraj bulunmaktadır.

Kitapta günümüz ve geçmiş arasında gidip gelerek, farklı kişilerin ağzından anlatımlarla olaylara ilişkin bütünlük oluşturulmuştur.

Kitabın yazarı Hüsnü Arkan’ ı daha çok Ezginin Günlüğü grubu ve solo şarkılarıyla tanısak da 1998 yılından bu yana farklı yazın türleriyle edebiyat alanında yazar kimliği ile de yer almaktadır. Son kitabı olan Gülhisarlı Terziler, dünya klasiği lezzetini bulacağınız ve kitaplıklarda kalıcı olmayı hak eden bir eserdir.

” Bunlar da benim dert ağaçlarım. Başka bir deyişle tahammül ağaçlarım. İnsan, dünyaya, hakikatlere tahammül edebilmek için değişik yollar buluyor. Benimki de bu; okumak! Kimi işine sarılır, kimi paraya sarılır, kimi sevgiye, kimi de nefrete. Ben bunlara sarıldım. Bazılarına bu da kifayet etmiyor; okuduğumuz bu kitapları yazıyorlar. Ademoğlunun dertlerine ortak olmak için, o dertlere tahammül edebilmek için yazıyorlar. ” diyor terzi Lütfü usta.

Peki, Siz ne için okuyup yazıyorsunuz?

Gülhisarlı Terziler
Hüsnü Arkan
Kırmızı Kedi Yayınevi
213 Sayfa, 2016

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir