Gönül Dağı

Neşet Ertaş’la özdeşleşen türküsünün adı, bir kitaba isim oldu:”Gönül Dağı”. Bu türküyü duymayan bilmeyen pek az kimse vardır, artık ” Gönül Dağı” isimli bir kitabın olduğunu da şimdi öğrendiniz.

Toplum olarak şiir seven, eline kalem aldığı andan itibaren ( sanatsal değerleri tartışılsa da umursamadan) hiç olmazsa bir kaç satır şiir yazmışlığı olan bir milletiz biz. Bizim milli özelliklerimiz sıralanırken, işte o listede yer alması gereken çok önemli bir noktadır şairliğimiz. Çayımız, sazımız ve sözümüz; hazinelerimizdir. Korunması kollanması, geleceğe taşınması elzemdir. Kimliğimizin mihenk taşlarıdır. Bu kutsal görevin emektar işçileri çoktur. Kimse onlara:” Bu görev sizin” dememiştir, gönüllü olarak, gönüllerini yol yaparak yapmışlardır bu hizmeti, hala da yapan ustalarımız da var çok şükür. Bu vazife zaten başaka türlü gerçekleştirilemez. Maddi kaygılar işin içine girerse eğer, büyü bozulur. Bu saygıdeğer emektarlarımız arasında yer alır Neşet Ertaş. Hem de en kıdemlilerindendir. Çünkü ömrünü bu işe adamış, hayatının her dizesini müzik yapmış bir şahsiyettir büyük usta.

Müzik camiasında ne ustalığını, ne de büyüklüğünü tartışacak kimse olduğunu sanmıyorum. Bunun yegane nedeni de, inanmadığı hiç bir cümleyi kurmamış olmasında yatar. Dilinden ve sazından dökülen her nağmeyi gönlüyle mühürlediği için, 7 den 70 şe herkesin ve her kesimden insanın gönlünde bir yeri vardır. Eee gönüllere bu kadar taht kurmuş birinden bahseden bir eserin de adının da “Gönül Dağı” olması oldukça isabetli bir karardır.

Neşet Ertaş bir gönül adamıydı. Buna yer gök şahittir. “Gönül” dediğimiz o kutsal yanımız, asıl itibarıyla dağlar kadar yüce, dağlar kadar dumanlı, dağlar kadar esrarengiz ve dağlar kadar mütevazidir. İşte bu sebepledir ki, Neşet Ertaş bir gönül adamıdır. İşte bu sebepledir ki, bu gönül adamını anlatan eserin adı “Gönül Dağı”dır. Savaş Şafak Barkçin, bu gönül adamını, milletimize mal olmuş büyük ustayı, bu özellikleriyle ve daha bir çok güzel yönleriyle anlatarak, kayıt altına alıp ölümsüzleştirmiştir. Savaş Şafak Barkçin, kitabının önsözünde Neşet Usta’yı ilk dinlediği günü şu satırlarla anlatıyor: “Neşer Ertaş’i ilk tanıdığımda altı-yedi yaşlarındaydım. Ankara’nın gecekondu semti Altındağ’da yaşıyorduk. Bir gün öğle vakitlerinde, caddeden gelen bir bağlama sesi duydum. Oyunu bıraktım, o sese doğru koştum. Mahallenin ana caddesi üzerindeki kahvehanedelerden birinden geliyordu ses… Kahvenin önüne hoparlör koymuşlar, sesi caddeye veriyorlardı. Kahvenin önüne geldim. İçerisi ağzına kadar insan doluydu. Oturanı, ayakta duranı…Küçük bedenimle kalabalığı yara yara sesin geldiği yere gittim. Bir sandalyeye oturmuş, takım elbiseli, o dönemin modası olan büyük yakalı gömlek giymiş bir adam bağlama çalıp türkü söylüyordu. İşte Neşet Ertaş’ı iilk gördüğüm, ilk dinlediğim an budur.”

Savaş bey, o gün tanıştığı ve gönlüne taht kuran ustaya, “beni bana tanıtan ustaların ilkiydi belki de” dediği ustaya gönül borcunu ödemeye gayret ettiği bu eserde, ustanın hayat yolculuğuna değinmesiyle birlikte, daha çok gönül yolculuğunu anlatarak, sevenlerinin O’nu bir de gönül gözüyle görmelerini dilemiştir. Bu dilek aslında Usta’nın dileğidir. 14 bölümden oluşan eserin bölüm isimleri, ustanın hayatının mihenk taşlarını ifade eder. Her biri aynı ölçüde değerli, aynı ölçü de ilham kaynağı olmuştur onun için. Ve bu değerleri baştacı yaparak yaşadığı ömrü sona erdiğinde ardında sayısız eser ve seven bırakmıştır. Savaş Şafak Barkçin, eserinin her bölümünde, ustanın o güzel dizelerinden yola çıkarak, Neşet Ertaş’ın iç dünyasına doğru bir yolculuğa çıkarıyor okuyucuyu. Okuyucuyu dizelerin büyüsüyle efsunlamak onun bu eseri yazma amacının dışında olsa da, bu kitabı okumanın kaçınılmaz bir sonucu olarak, okuyucu bunu yaşayacaktır. Okuyucu bu efsundan kurtulabilir mi, bunu ne yazar bilebilir, ne de okuyucu…

Edebiyat camiasında sanatkarlarımız için yazılan, onların hayatlarını anlatan eserlere çok rastlamıyoruz maalesef. Olanların bir çoğu da , “falan tarihte doğdu, filan tarihte şunları yaptı, filan tarihte de öldü” şeklinde, gerçekten şekilden ibaret eserler maalesef. Kültürel yönden gelişmiş, sanatsal zevkle yoğrulmuş, nezaket ve ahlakla donanmış nesillere sahip olmak istiyorsak, sanatkarlarımızı nesillerimize gerektiği gibi tanıtmak ve anlatmak mecburiyetindeyiz. Erdem yayınları, bu ehemmiyetli mecburiyetin şuuruyla edebiyat dünyasına bu değerli eseri armağan ederek, bu yolda önemli bir adım atmıştır.

Gönül Dağı isimli eserin dikkate değer bir diğer yönü de, kapağında ve bölüm başlarında yer alan resimlerdir. Eser, içeriği kadar görsel tasarımıyla da göz dolduran bir kitap olmuştur. Bir sanatkardan bahsedilen bir eserin de her açıdan , o sanatkara layık olması gereklidir zaten. Bu kitap her açıdan dört dörtlük müdür yani ? Elbette ki hayır. Ama gerçekten gönülden gerçekleştirilmiş bir çalışma var ortada. Emeği geçen herkes, öncelikle Savaş Şafak Barkçin, gönülden bir teşekkürü hakediyorlar. Gönlü dağ gibi olanlara selam olsun.

Gönül Dağı Yağmur Yağmur Boran Olunca

Akar Can Özümden Sel Gizli Gizli

Bir Tenhada Can Cananı Bulunca

Sinemi Yaralar Dil Gizli Gizli

Dost Elinden Gel Olmazsa Varılmaz

Rızasız Bahçanın Gülü Derilmez

Kalpten Kalbe Bir Yol Vardır Görülmez

Gönülden Gönüle Gider Yol Gizli Gizli

Cümle Alem Uykusunda Yatarken

Kimseler Görmeden Gel Gizli Gizli

Gönül Dağı
Savaş Şafak Barkçin
Erdem Yayınları
109 sayfa, 2015

Sevinç Üney Şahin
https://www.instagram.com/kir_mizi_kus/

One thought on “Gönül Dağı

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir