Geleceğimi Kaybettim Hükümsüzdür

Aslında kitabın neresinden başlayıp anlatsam bilmiyorum. Bir kere en baştan şunu söyleyim, kitabın gidişatına ilişkin yaptığınız tahminler elinizde patlayabiliyor. Her bir karakter için zekice düşünülüp yazılmış. Adam Fawer gelse, tebrik eder Sema Karabıyık’ı, bu kitabıyla, o kadar diyeyim.

Kitabın yazılımı akıcı bir anlatımla yapılmış. Basit ama etkili cümleleri var. Kendi hayatınızdan benzer noktalar bulabilirsiniz…

avim24899Feride, kitabın ana karakteri ama en zavallı da karakteri. Artık kendini bile düşünmekten vazgeçmiş biri, “ Sonunda düşünmekten vazgeçerek, düşmekten kurtulabileceğime inandım “ diyerek..

Anne babası için ne ifade ettiğini çözemeyen Feride’nin, siz duyarlı okuyucuların da lanet okuyacağı bir ailesi var. Bir kere bile kendisine sarılmamış bir anne baba. Hani üvey mi bu çocuk, değil. Çok çocuklu bir aile de değil.. Üniversite mezunu görünüşte aklı başında bir aile. Veli toplantılarına dahi gitmeyen ailesi yüzünden kemikleri kırılana dek öğretmeni tarafından dayak yiyen bir çocuk, Feride! Ne feci değil mi?

Yıllar sonra onlarla yüzleştiğinde kurduğu cümle daha da iyi anlatıyor aslında içindeki acıyı “Elimden aldığınız hayatım değil, elimden aldığınız anne olma isteği. Ya sizin gibi olursam tedirginliği anne olmama müsaade etmeyecek ömürboyu. Ne kazandınız elinize ne geçti diye sormayacağım. Çünkü kaybettiniz. Kaybettik. Birbirimizi kaybettik. Aile olma ihtimalini kaybettik.”

Feride hayatıyla ilgili en çok “neden” diye sorarken, siz de aynı soruyu kitabın birçok yerinde tekrarlıyorsunuz “neden” diye…

Bitti mi? Hayır!

lonely-womanFeride, onyedi yaşına gelip üniversiteyi kazanınca ailesi ona bir ev alır ve oraya taşır. “Biz Amerika’ya gidiyoruz. Artık tek başına yaşayacaksın?” derler. Varlıklarından ne hayır gördü ki Feride yokluklarının hayrı olsun de mi? Yıkılır Feride… Korkar, ağlar, kimin umurunda… Zaten kısa bir süre sonra anne babasının trafik kazasında öldüğü haberi gelir. Tamamen yalnızdır hayatta… Oysa yalnızlıktan ölesiye korkar Feride.

O günlerde yanında Yavuz vardır. Kimsesiz kalmayacaktır, yalnız ölmeyecektir, diye sevindiği Yavuz onu romantik bir yemeğe davet eder. Ayrılalım, der, evlilik teklifi beklerken Feride’ye. Bir ayrılık daha nasıl kaldıracaktır bu kız. “Beş yıldızlı bir vedaymış evlilik hayalim” diye düşünür, öylece kaldığı masada. Tam karşı masada öldüğü sandığı babasını görür, onun gözlerine dik dik bakarken… Nasıl bir sanrıdır bu? Hayal mi, gerçek mi? Yavuz, gerçek miydi peki?

Hani kitabı okurken Feride’yi şizofren bile sandım bir ara ama değilmiş… Kendi mi uyduruyor acaba olanları, diye. Ama değil…

İş arkadaşı Simya’da ona son vuruşu yapar. Feride’nin işten çıkarılmasını sağlar. Üstelik Yavuz ile nişanlanır. Feride ise beş parasızdır. Güldalı adıyla evlere temizliğe gitmeye karar verir. Gittiği ilk ev de Simya’nındır. Yavuz’a ait izler, Simya ‘nın ona karşı küstah tavırları …

nefret-resimleri5İlk defa yüzleşmeye karar verir kendine acı verenlerle.. Yavuz ve Simya’nın nikahına gider…

Babasını görür orada, Simya’yı ona “baba” derken…

Yavuz, şaşkın! Simya, ürkmüş! Baba öfkeli! Feride, yıkılmış!

Peki ya hikayenin aslı bu değilse? Olduğunu sandığınız kişiler başkalarıysa? Siz bile siz misinizdir acaba?

“Ben, hiç doğmadım. Hiç yaşanmamış hayat benim ki!” diyen Feride’ye belki bir cevabınız olur…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir