Gece – Elie Wiesel

Gece
Elie Wiesel

Nobel barış ödüllü olan bu kitap yazar Elie Wiesel’ın gerçek hatıralarını barındırıyor. Yazar 1944’te ailesiyle birlikte önce Auschwitz’e ardından da Birkenau’ya gönderiliyor. O sıralarda 16 yaşında olan Elie ilk toplama kampında erkekler ve kadınlar olarak ayırıldığı için babasıyla kalıyor ve annesi ve kız kardeşine sonsuza kadar veda ediyor.

Sonraki tüm vahşeti, acımasızlığı, barbarlığı göz göre göre yaşadığı yetmezmiş gibi bir de babasını ayakta tutmaya çalışıyor. Baba oğul birbirlerine yardım ederek birbirlerinden ayrılmamak için her seferinde çeşitli yollar deneyerek birlikte bu kamplarda yaşam savaşı veriyorlar.

Bu tarz kitapları çok severim. Koridor Yayınları’ndan çıkan “Göremediğimiz tüm ışıklar”, Can Yayınları’ndan çıkan Marc Levy’ nin “Özgürlük için” adlı kitabı ve Markus Zusak’ın favori kitaplarımdan olan “Kitap hırsızı” bu tarzda yazılmış en iyi eserlerdir. Fakat burada yazar kendi gördüklerini korkmadan açıkça yazabildiği bize aktardığı için okuduklarım ayrı bir boyut kazandı gözümde.

İnsanların canlı canlı yakıldığını evet duyduk. Fakat minicik yüzlerce bebeğin toplu halde kürekle ateşe atılmasını, vücutlarının kömür olup kaybolmasını okuyunca ‘Evet, bu gerçek!’ diyorsunuz.

İnsanların nasıl da yaşam savaşına girdiğini, açlıktan nasıl delirdiklerini, bir kuru ekmek için en yakındakilerini nasıl da tereddüt bile etmeden vahşi bir hayvanmışçasına dövdüklerini, birbirlerine nasıl düştüklerini görüyorsunuz.

GeceSavaşın ne kadar yüzeysel görüldüğünü anlıyorsunuz dünyamızda. Savaş denilince aklımıza gelen askerlerimiz gider savaşır, kazanır, gibi ifadeler oluyor. Peki ya geride kalanlar, esir olanlar, açlıktan duvar kâğıtlarını kaynatıp içenler ya da daha acısı açlıktan ölenler? İşkencelere maruz kalan ya da öldürülen bebekler, çocuklar… Kadınların esaretine ne demeli ? Toplu tecavüz kampları… Zaten modern dünyamızda bile ezilen, hor görülen kadınlarımız o savaşta ne hale gelir hiç düşündünüz mü?

İşte Oprah Winfrey “Tüm insanlığa okutulması gereken kitap.”,derken bu konuya değiniyor aslında. Körü körüne savaş, şiddet taraftarı olmak yerine okumalıyız bu kitabı, okutmalıyız.

“Tüm insanlığa okutulması gereken kitap.”
-Oprah-

Transilvanya’nın Sighet şehrinde doğan Elie Wiesel, 1944’te, ailesiyle beraber Auschwitz, ardından Birkenau’ya gönderildiğinde henüz 16 yaşındaydı. Gece, onun bu hatıralarının kitabıdır: Bir daha hiç görmeyeceği annesi ve küçük kız kardeşinden ayrılışı, babasıyla açlığı, soğuğu, darbeleri ve işkenceyi paylaştığı kamplar… Ve insan onurunu kaybetmenin utancı.

Gece’yi bu denli ürpertici kılan şey; yazarın başından geçen olayları -mış gibi yapmadan, bir tepki olarak gösterilen her düşüncenin, korkunun ve acının resmini derin fırça darbeleriyle gözler önüne seriyor olmasıdır. Hafızalardan silinmeyecek bir tarihe tanıklığın küçücük bir kitaba sığdırıldığı bu dev şaheser, yüreğinizle sizi baş başa bırakacak.

1986’da Nobel Barış Ödülü’nü alan Wiesel, Boston Üniversitesi’nde fahri profesör unvanıyla ders vermektedir.

Koridor Yayıncılık
Ekim 2015
176 sayfa

Ayşe Ayhan
Kitap Cafe
https://www.instagram.com/bikahvebikitap/

Ayşe Ayhan

Hiçbir zaman bir insanı tek bir sıfatla belirlemenin doğru olduğuna inanmadım. Matematik öğretmeni, yazar, astronom, kitap yorumcusu, blogger, kahve sever, bol okur. Yazmaya değer bulduğum her şeyi kitapcafe.com da bulabilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir