Floransa Büyücüsü

“Rushdie’nin Floransa Büyücüsü’nde varolan görkemli tarih ve fabl karışımı mükemmel!” diyor Ursula K Le Guin. Demekte haklı olduğunu kitabın ilk sayfasından son sayfasına kadar hissedebileceğiniz, her bölümden sonra sizi bambaşka diyarlara götürecek bu eseri okumaya hazır mısınız?

Denizden gelen hikayeleriyle bizim usta denizcimiz, Niccolo, ikişer tane birbirleriyle iç içe geçen efsaneler anlatarak başlıyor. İlki İtalya’da Medici döneminde yaşayan üç genç çocuğun efsanesi; ikincisi ise Ekber Şah’ın hikayesi ki o Babür imparatorluğunun en yücesi kabul edilen ve dini hoşgörünün hakim olduğu mükemmel bir şehri-Sikri- kuran bir kral. Her hikayenin içinde bir hikaye hakim olan bir kitap.

16. yüzyılın sonunda Floransa’da başlayan hikaye Hindistan topraklarında hayat buluyor. Bir kral düşünün ki, Sikri’deki hakimiyetinde Müslüman bir vejetaryen, barış isteyen bir savaşçı ve filozof bir kral olsun. Tüm bu zıtlıkları içinde bulunduran Ekber Şah, mutlulukların ülkesini kurmayı ‘Cennette, tartışma ve tapma aynı şeydir.’ diyerek bir mahkeme kuruyor. Bu mahkemede Mogor Dell Amore adında başka bir Rönesans dünyasından yani Floransa’dan gelmiş asıl adı Niccolo Vespucci olan bir fırsatçı diyelim (deyim yerindeyse) ile birlikte gerçeklikleri sorgulamaya başlıyor. Hikayede süregelen tüm aksilikleri fırsatlara çeviren, Rushdie’nin yarattığı ve sekiz dilde rüyalar görebilen, efsaneler arasında yolculuk edebilen, en önemlisi de Babür imparatorluğu’nda Ekber Şah’ın kayıp olan amcasının oğlu olduğunu kabul ettirmeye çalışan bir gezgin, Niccolo.

İddialarını da hikayeleriyle zenginleştirerek, Rushdie’nin zengin dünyasının bir kanıtı olduğunu gösteriyor. Yazarın ilginç dünyası ise burada karşımıza çıkıyor. Ekber Şah’a efsaneler anlatan Niccolo Vespucci aynı zamanda iki tane arkadaşına dair gerçek mi yoksa hayal mi diyebileceğimiz hikayelere aralara serpiştiriyor.

Vespucci efsanevi Kara Göz’ün yani Cengiz Han’ın varisinin oğlu olduğunu öne sürüyor. Kara, Özbekliler tarafında kaçırılır; baş döndüren güzelliği ve büyücülük marifetleriyle kendini güçlü erkeklerin arasında bulur. En son olarak ise yolu Sultan’ın ordusunun kumandanı, Arkalya’nın yani Vespucci’nin babasının eline düşer. Günden güne anlattığı efsanelerle artık imparator adeta büyülenmiş, Kara Göz iki farklı kültür arasında kalan uzaklardaki fanteziden oluşan bir köprü görevini görmüştür. Ekber Şah, aynı zamanda Codha adını verdiği hayallerinin mükemmel eşi olan birisini yaratır. Hayallerin içinde yaratılan kadınlar gösteriyor ki Rushdie’nin hikayelerindeki erkeklerin bir hayalperest olduğunu kanıtlıyor.

Codha’nın da dediği gibi; “ Biz, kadınlar onların rüyası olduğu gibi onlar da bizim rüyamız..”

Kitapta iki erkeğin hikayesi Rushdie’nin ‘eski dünyaların birleşmesi için yeni yollar bulmak’ ana teması üzerinde yoğunlaşıyor. Her medeniyet kendi içinde güzellik ve çirkinliği, caniliği ve iyiliği taşır. Büyücülük ve despotizm kavramı , ne Doğu’nun görünen mistisizmi ne de klasik Batı’nın yarattığı aydınlanma ve insancılık kavramlarıdır Rushdie’a göre.

Ekber Doğu’yu Vespucci ise Batı’yı temsil ediyor.

Belki de insanlığın laneti budur. Birbirimizden çok farklı olmamız değil, birbirimize çok benziyor olmamızdır lanetimiz.

Rushdie’nin bu eseri bende hikayelerin içine girdikçe konusunun açığa çıkacağını hissini uyandırdığı için siz sevgili okuyucular için tadında bırakmakta fayda var. Zira oluşturduğu Batı ve Doğu senteziyle harmanladığı efsaneler sayfalar çevrildikçe güzelleşiyor, karakterleri benliğini buluyor. İşte size her kültürden bir esinti bulabileceğiniz, efsanelerin böylesine güzel anlatılabileceğini kanıtlayan bir kitap! Bölümler ilerledikçe ya bir Türk Sultan ile ya Floransalı hekimle ya da Dracula ile karşılaşmak içten bile değil.

Elinizdeki bu kitap sizi başka dünyaların başka insanlarına götürecek, Rushdie’nin hayalden hayal yaratan evrenin keyifli bir seyahate çıkacağınız için çok şanslı hissedeceksiniz.

Şimdiden keyifli ve bol efsaneli okumalar!

Dünyalar arasındaki sınır bir taraftan aşılabiliyorsa, diğer taraftan da aşılabilirdi. Bir hayalperest, hayallerine dönüşebilirdi.

Floransa Büyücüsü
Salman Rushdie
Can Yayınları
389 sayfa, 2016

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir