Eyfel Kulesi Kadar Kocaman Bir Bulutu Yutan Küçük Kız – Romain Puèrtolas

Siz hiç bulut yuttunuz mu? Çilek reçeli kustuğunuz bir bahçeniz oldu mu? Tavuk gibi kanat çırpıp uçmayı hayal ettiniz mi?

Saçma mı geldi, inanılmaz mı geldi? Muhteşem mi geldi?

Eğer bu kitabı okusaydınız benden daha fazla hayal kurabilirdiniz. Belki de su üstünde yürüyüyebilir veya en sevdiğiniz ülkeye gözünüzü açıp kapadığınızda ulaşabilirdiniz. Kimbilir!..

Eyfel Kulesi Kadar Kocaman Bir Bulutu Yutan Küçük Kız, yazarın ikinci kitabıdır.
Fransız ve İspanyol asıllı olan yazarın ilk kitabı “Ikea Dolabında Mahsur Kalan Hint Fakiri’nin Olağanüstü Yolculuğu” kitabı 33 dile çevrilmiş ülkemizde de çok satanlar listesine girmiştir. Yazarın bu ikinci kitabı da ilki kadar renkli ve ilgi çekicidir.

Kitabın küçük ama önemli kahramanı Zehra, Fas’ta bir hastanede doğduğundan itibaren kistik fibrozis (akciğerlerde oluşan bir tür gen hastalığı) sebebiyle yatmaktadır. Hayal kurmayı seven bu küçük kız Eyfel kulesi kadar büyük bir bulutu yuttuğu için nefes alamadığını düşünür. Sürekli gülümser küçük kız. Yazar bunu kitabında oldukça etkili bir paragrafla dile getirir;

“ Gülmek hastalığın başına gelebilecek en kötü şeydi. Onun yüzüne gülmek, asla umudu yitirmemek. Asla vazgeçmemek. Çünkü henüz macera sona ermemiştir. Film bitmeden asla yerinden kalkmamak ve salonu terketmemek; sonlar çoğunlukla sürprizlere gebedir. İyi sürprizler. Happy End!”

Zehra’nın sıcacık bir gülümseyişi var. Bu gülümseyiş tesadüfen tanıştığı Kitabın Esas kahramanı Tebligat’ı da etkiler ve ikili arasında sıkı bir bağ kurulur.

Tebligat için Zehra çok değerlidir; öyle ki onun için Zehra doğurmadığı kızıdır.

“Bugün anne olacaktı; kanseri ne düşünürse düşünsün. Bir kağıt parçası bunu tasdik ediyordu. Bedenini aşmayı başarmıştı. Yedi yaşında küçük, güzel bir Faslı prenses dünyaya getirmiş bulunuyordu. ‘ Biberon, ağlama krizleri ve uykusuzluk’ safhasını pas geçerek anne olmuş bulunuyordu.” der Tebligat, kızının gülümseyen yüzünü düşünerek…

Onu almak için Fransa’dan Fas’a gideceği gün bir yanardağ patlaması olur. Bu yüzden tüm uçuş seferleri iptal edilir. Annelik ic güdüsü imkansız olanı yapmasına neden olur ve Tebligat, Fas’a gitmek için uçmayı öğrenir. Zehra’ya ulaşır. Ne yazık ki küçük kız ölüyordu ama mucizeler her an olabilir değil mi? Tebligat’ın sihirli dokunuşu ile küçük kız iyileşir.

Hikâyeyi bize bir berber koltuğunda otururken Fransa Havaalanında çalışan Uçuş Kontrolörü Bay Zamazingo anlatır . Tebligat’ın hikayesi onun için kâbuslarından kaçıştır aslında.

“Zira en kötü kâbuslar günün ortasında gözler açıkken görülenlerdir. Her köşe başında yolumuzu bekleyen, yemek yerken, okurken, arkadaşlarla sohbet ederken, çalışırken zihnimize takılıverenler. Peşinizi asla bırakmayanlar.” der çünkü hikayenin sonunda hayatını kaybeden Tebligat’ın ölümü nedeniyle kendini sorumlu hissetmektedir.

Zamazingo’nun hikayenin sonunda yaptığı itiraflar Berberi hayal kırıklığına uğratırken;

“ Bana bir şekilde uçmayı öğrettiniz! Sizinle birlikte hayal kurdum. Bizi hayvanlardan ayıran budur, Bay Zımbırtı. Biz insanoğulları hayal kurarız!” diyerek bence tüm hikayenin can alıcı noktasını söyler.

Hayal kurmak gerçekten bizi insan yapar. Yaralarımızı iyilestirmez mi? En kötü anlarımızda adına “umut ” dediğimiz cümleleri kurdurmaz mı? Sevinçlerimizi çoğaltmaz mı?
Haksız değilim de mi?

Hikâye bitmedi daha belki de yeni başlıyordur.

Kitabın sonu, bir filmin sonu gibi. Yerinden kalkmak için daha çok erken…

“..Biz insanoğulları hayal kurarız!”

O yüzden lütfen kitabı okuyup kemerlerinizi bağlayın. Pencereden bakmayı unutmayın. Belki yanınızdan el sallayarak Tebligat geçer bir bulut içinde..

Can Yayınları
231 sayfa, 2016

Dilek Özcan
Kitap Cafe
https://www.instagram.com/dilekin_guncesi/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir