En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın
Bir aile, 27 yıl sonra geri dönen kızları Koza ’ya bir akşam yemeğinde kavuşuyor. Koza’nın gidişi de dâhil olmak üzere her aile bireyinin ağzından tüm yaşamlarını okuyoruz. Bütün bir akşam boyunca hem masaya gelen yemeklerden yola çıkarak karakterlerden hem de evdeki önemli olaylara şahit olmuş objelerin dilinden anlatılıyor hikâye.
Ev sahibi, Koza’nın annesi Edibe hanım, torunu Haziran, oğlu Korkmaz ve elbette Koza duygularını güçlü şekilde aktaran karakterler olduklarından beni en çok etkileyen kişiler oldular. Edibe’nin gençliği, evlilik hayatı, çocukları, torunları ve onların yaşamı belki de bir film şeridi gibi demeliyim, sayfalar ilerledikçe kendini yavaş yavaş açık ediyor.
Bazı kitapların konusu anlatılmaz ya “En güzel yıllarını demek bensiz yaşadın” da onlardan biri. Konuyu bilmek tüm okuma deneyiminizi etkileyebilir. Bu yüzden sadece birkaç alıntı bırakacağım aşağıya. Bunun dışında yazarın harika bir ilk kitabı olması, diline kapılmam, genç yaşına inanılmaz güzel başarılar ve birikimler sığdırması diğer kitaplarına da merakla yönelmeme yol açtı. Tavsiyemdir.
“Paylaştığımız mutluluk katışıksız olsaydı, düşünceye ihtiyaç bırakmazdı. Ama hepimiz bir şeyler düşünüyoruz. Hepimiz başka şeyler düşünüyoruz. Aynı şeyi aynı anda düşünmemiz için birinin ölmesi gerekiyor.”
“Yazarın dolma kalemle yazdığı her şey, okurun gözünün içine bakmasıdır. Okunmayı beklemek umutluluğu ve acıklılığı aynı anda yaşamaya alışmaktır….Yazı dolma kalemin kâğıt üzerinde hayat mücadelesi vermesidir.”
“Filmlerde ve tiyatrolarda anneyi de kraliçeyi de hizmetçiyi de oynasalar kadınlar kadına benzer. Oysa herhangi bir filmde veya tiyatro oyununda bir babayla bir genç adam arasında fersah fersah fark vardır. Çünkü adamlar kadınlardan kadın olmalarını isterken, kadınlar adamlardan kendileri olmalarını ister.”
En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın
Can Gürses
Doğan Kitap
190 sayfa, 2014