Düşsel İmgeler

Özdeyişlerini severek okuduğum filozof Nietzsche der ki; ‘Sanat yaşamın onaylanmasında, insanın yaşamın gerçeklerine katlanabilmesinde ve yeni yaşam olanaklarının keşfedilmesinde ana unsurlardan biridir.’ Zaten yaşam tümüyle bir sanat eseri değil midir. Ya da öyle olması gerekmez mi. Her sanatçı yaşamı boyunca tıpkı bir çocuk gibi kendi oyununu oynar. Yapar, bozar, yazar, çizer. Hep en iyisini arar. Bir edebiyatçı da aynı amaç için çabalar, bir tiyatro sanatçısı da, bir ressam da. Tüm sanatçıların ortak yanı; kendi dalında ve yetenekleri doğrultusunda bir şeyler yaratmaktır.

Ben resme yatkındım oldum olası. Çocukluğum; yaşıma göre güzel çizimlerime ve hayal gücüme yapılan övgüleri duyarak geçti. Bu nedenle de motivasyonum hep yerindeydi. Resimle ilgili eğitim almadığım halde, okul ve çalışma hayatım boyunca çizmeyi hiç bırakmadım. Resim benim için her fırsatta beni eğlendiren bir terapi gibiydi. Figürlerle oynamak, nesneleri olmadıkları biçimlere sokmak, bir kalemin ucunda yeni yeni yerler keşfetmek beni heyecanlandırırdı.

Zaman içinde farkında olmadan gelişen çizgim, önüme sonsuz gibi görünen ufuklar açtı. Ben aslında resim yapmıyor, yeni bir şeyler yaratmanın heyecanıyla sürekli arıyor, bulmaya çalışıyor, bulunca da büyük bir sabır ve aşkla saatlerce tuvalin başından kalkmadan günlerimi geçirebiliyorum. Ancak, her yeni başladığım resmin bir yerlerinde adeta doğum sancılarım tutuyor desem yeridir. Yine kendi yarattığım bir çok problemle başetmek zorunda kalıyorum. Bilenler bilir ya, hiç bir fırça darbesi benim resmimde rastlantı değildir ve kendime karşı da olsa her çizgimden ayrı ayrı sorumluyumdur. Sonuçta; bir resme bitti diyebilmişsem müşkülpesent olduğumdan olsa gerek, yüzlerce sorunun da üstesinden gelebilmişim demektir.

Herkesin olduğu kadar benim de hayran olduğum ve imrendiğim sanatçılar var elbette ülkemizde ve dünyada. Örneğin; bir Abidin Dino gibi kıvrak bir el hareketiyle mükemmel bir figür yaratamıyorum ne yazık ki. Oldum olası böyle sanatçılara imrenmişimdir. Bir de tabi ki renk ve ışık ustalarına. Onlara da ayrıca hayranım. Ne yapalım hepsi bir arada olmuyor.

Kısacası resim benim için büyük bir keyif olduğu kadar, aynı zamanda çözülmesi gereken bir problemdir de. Sanıyorum bu yüzden çok üretken bir sanatçı olamadım. Evet çok çizerim ama işte böyle keyfekeder, ya da ne diyelim estiği zaman sergi açmayı düşünebiliyorum. Ne de olsa sergilemekte ayrı bir heyecan. Ve hep derim ki; İyi ki resim var hayatımda. İyi ki böyle bir yeteceğe sahibim. Bu nedenle ana-babalara önerim; ‘bırakın çocuklarınız sevdikleri ve yatkın oldukları işi yapsın. Göreceksiniz sizin dayattığınız seçimlerde olduğundan daha başarılı olacaklar’. Ben bankacı oldum hiç istemeden. Koşullar gerektirdi diyelim. Ama ben bankacı değil bir resim sanatçısıyım.

Bana kendimi keşfe çıkardığınız ve bu yazıyı yazmamı sağladığınız için çok teşekkürler Kitapcafe. Bundan bir yıl önce saatimi 25 Mayıs 2017’ye kurdum. O gün yeni ve eski seçili işlerimle bir sergi düzenliyorum. Her ne kadar ülkemizde uzun vadeli işler için plan yapmak artık bir lüks sayılsa da sizi ve dostlarınızı 25 Mayıs akşamı sergi açılışıma bekliyorum.

Sevgiyle ve sanatla kalın!…

Seda Sevinç

Yer : Lebriz (Art212) Kadırgalar cd. No: 8-B Açıkhava ap. (Makro yanı) Nişantaşı
Telefon : 0 212 240 22 82
Açılış : 25.5.2017 saat: 18.30

Not : Sergi 25.5.2017 – 31.5.2017 tarihleri arasındadır. (Pazar günü kapalıdır)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir