Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ının karakteri ile Camus’un Düşüş’ünün karakterinin mektuplaşması
Dostum Clemence,
Bizim burada hukukçular için “yirmi dilbaz kadınla mücadele edecek çeneye sahiptir.” derler. En son gönderdiğin mektuptan bir kitap çıkar sanırım. Sessiz bir eğlence içinde, içindeki yangını söndürmeye çalışıyorsun. Ama o, sönmeyecek, aksine her geçen gün artacak bir yangın.
Bir doktor tanıyorum. İnsanın doğumu acılı, yetişmesi usançlı bir iştir derdi. Kendisi de bu usançlı işin neşterli parçasıydı ve artık yaşamak istemediğini söylemişti. Sanki önceden yaşamış gibi. İşin aslı dostum, zaten yaşamayan bir insan için tüm saatler aynıdır. Paris’te gördüğün o adamın köprüden atlamasıyla atlamaması arasında zaten fark yoktu. Ölüm, faydasız boş bir eylem. İnsanlar her zaman sivrisineği fil gibi görür.
Son mektubunda Liza’yı sormuşsun. Kendisinden nefret eden başkasını sevebilir mi? Aslında aşık olmayı istedim. Sırf can sıkıntısından ama canı sıkkın biri, bir başkasına nasıl mutluluk verebilir?
Ama senin o eşrafla aran iyidir. Doğrusu doğa sana gerçekten cömert davranmış. Kadınların sesleri tatlı, derileri narin, bakışları alımlıdır. Sürüp gidecek bir halenin yansıması gibi. Ama işin aslı öyle değil dostum! Tanrı, erkeği yarattığında ona kadından daha fazla akıl verdi. Onu hak ve sorumluluklarla donattı, kuvvet verdi. Ve dönüp bana ne yapması gerektiğini sordu. Elbette ki yardım etmek; üstelik böyle bir konuda yardım etmek erdemlerin en üstünüydü ve hemen öneride bulundum. “ Dişisini de yanına koyuver, aklı kısalığıyla ve saflığıyla hayatına renk katar. Hem ev işlerinde de yardım eder.” Dedim. Kabul etmiş olacak ki şuan ızdırapların en yoğununu yaşarken onlardan faydalanıyorsun. Ama şu bir gerçek ki başkalarından önce kendinizi beğenip alkışlamanız ve kendi değerinizin farkında olmanız saygılı bir iş Clemence. Aslında ben de öyleydim ama bana böcekmişim gibi davranıyorlar. Böcek olmadığımı her koşulda ispatlayabilirim. Subaya nasıl omuz attım ama?!
Size saygılarımı sunuyorum dostum. Avukat olarak bir sonraki mektubunuzda cevaplamanızı umduğum bir soru var. Suçlular nasıl cezalandırılır?
YER ALTINDAN BİR DOST
Aziz Dostum,
Avukatlar için denen söze katılmakla beraber, işleri düşünce, değil yirmi dilbaz elli dilbaz kadın çenesine sahip avukat için sıraya giriyor olmalarını da hatırlatırım. Çünkü suçlular her zaman en iyi avukatları bulur.
Kadınlar demişken. Tanrının kadınlar hakkında danışacağı son kişinin sen olduğunu sanıyordum. O da insanlıktan umudunu kesti demek ki.
Evet, bu konuda doğa bana cömert davranmış. Gülüşüm güzel ve sıkı el sıkışırım. Kadınlardan sıkılmam. Ten, oyun ve eğlenceye düşkünlüğümü biliyorsun. Bu kozumu sonsuza dek kullanacağımdan emin olabilirsin. Bu arada Liza’yı kovduğuna sevindim. Tek bir kadınla beraber olmaktansa yeryüzünün tüm şanslarını deneyebilirsin.
Sevgili arkadaşım, suçlular nasıl cezalandırılmalı diye sormuşsun. Ama bundan önce suçlu nedir diye sormak lazım gelir. Kimsenin masum olduğunu kesinlikle söyleyemeyiz, çünkü herkes suçludur. Hiç değilse başkasının suçuna ortaklık eder. Herkes suçluları yargılamak ister. Dinler, toplumlar, devletler… Eğitmeyi düşünmezler. Suçluyu cezalandırmak için tanrı zorunlu değildir. İnsan acılarının en büyüğü yasasız yargılanmaktır.
Sevgili dostum, önemli olan her şeyi kendimize mübah görebilmemizdir. Ben öyle yapıyorum. Kendimi kadınlara, gurura, can sıkıntısına… Her şeye bırakıyorum. Bazen en yüksek tepeye çıkıp kendi güçsüzlüğümü ve var oluşumun altında eziyorum. Senin yeraltın benim cehennemim, benim düşüşüm ise cennetim. Ve ben o düşüşten beslenip her şeyi ve herkesi yargılayabiliyorum. Ve eğlenebiliyorum. Sonsuza dek.
Her ne zaman olursa olsun Meksiko-City’i şereflendirmenizi bekleyeceğim. Şuan kar yağıyor, sokağa çıkmalıyım.
CLEMENCE