Damızlık Kızın Öyküsü
“Biz iki bacaklı rahimleriz hepsi bu.”
Kitabın arkasında büyük puntolarla yer alan bu cümle bile insanı ürkütmeye yetiyor. Margaret Atwood ütopya ve distopya kavramlarını birleştirerek üstopya ismini verdiği bilimkurgu romanlarıyla tanınıyor.
En dikkat çekici distopyalardan 1984, fahrenheit 451 gibi kitapların yanına kesinlikle yakışıyor damızlık kızın öyküsü. Şu sıralar dizisinin büyük yankı uyandırmasıyla da gündemdeyken tükenen baskısı sonucu bulunamayan kitabın yeni baskıları mevcut. Tekrar silinip süpürülmeden edinin derim.
Anlatımın sadeliği karakterin başına gelenler sonrası yaşadığı durgunluktan kaynaklanıyor. Böylece kitap akıp gidiyor. Kadınların saçma sapan belli kurallara uydurulduğu, atandıkları görevlere göre tek tip üniforma giydirildikleri, para biriktiremedikleri, çalışamadıkları bir dünyadayız. Karakterimizin adını asla öğrenemiyoruz. Kendisine Fredinki diyor. Çünkü sahiplerinin isimleriyle anılıyorlar bu kızlar. Çocukları olmayan bir komutanın ve eşinin yanına gönderiliyor Fredinki. Bir tür ayin gibi eşin de yer aldığı odada erkek ve damızlık kız görev bilinciyle çiftleşiyorlar. Amaç kızın bir işe yaraması ve aileye bir bebek doğurması.
Tabi bu durum hep böyle süregelmiş değil. 80’lerde yazılan kitap bu geçişe o yıllarda tanık olmuş gibi gösteriliyor. Amerika’da normal bir hayat yaşanırken işler yavaş yavaş değişmeye başlıyor. Anayasa değişiyor, insanlar tutuklanıyor, kadınların paraları kocalarına devrediliyor ve işten çıkarılıyorlar. Bu kadarla bitmiyor ve çocukları ellerinden alınıyor, asılıyor, sürgün ediliyor ya da damızlık kız oluyorlar.
Bu aşamaya geçişin ne kadar ustalıkla yapıldığı ise kitapta şu cümlelerle mükemmel bir biçimde aktarılmış.
“Yaşardık, her zamanki gibi aldırmadan. Aldırmamak cehaletle aynı şey değildir, üstünde çalışman gerekir.
Hiçbir şey bir anda değişmez. Derece derece ısınan bir küvette farkına varmadan haşlanarak ölürsünüz. Elbette gazetelerde öyküler vardı, hendeklerde ya da ormanlarda ölü bulunan cesetler, ölesiye dövülmüş ya da sakatlanmış, eskiden dedikleri gibi saldırıya uğramış; ama bunlar başka kadınlar hakkındaydı ve bunları yapan erkekler başka erkeklerdi. Hiçbiri tanıdığımız erkekler değildi. Gazete öyküleri bizim için rüya gibiydi, başkalarının gördüğü korkunç rüyalar. Ne korkunç, derdik, öyleydiler de, ama inanılır olmaksızın korkunçtular. Aşırı melodramatiktiler, bizim hayatımıza ait olmayan bir boyuta sahiptiler.”
Artık hep böyle süregelecek, zamanı geçene kadar o evden başka bir eve damızlık kız olarak yaşayacak sanırken birilerinin bir şeyler yapmakta olduğunu fark eder. Bazıları pes etmiş ve boyun eğmişken bazıları direniyordur.
“Gölgesiz ışığın olamayacağına inandığım gibi inanıyorum direnişe; ya da daha doğrusu, ışık olmazsa gölge olmayacağına inandığım gibi. Bir direniş olmalı, yoksa bütün o suçlular nereden geliyorlar, televizyonda gösterilen?”
Okurken kalbinizin sıkıştığını hissedebilirsiniz. Bunun nedeni bazı satırların çok tanıdık gelmesi. Getirilmek istenenin bu olduğunun farkındasınızdır ve daha yolun başındayken bile olacak olanları görürsünüz. Bu bir falcının size kötü bir olay yaşayacağınızı söylemesi gibi bir şey. Gerçekleşecektir, ne zaman olduğu belli olmasa bile olacak olan odur ve sizin elinizden bir şey gelmez. Ancak uzatabilir ya da olmaması için çaba sarf edebilirsiniz ama engelleyemezsiniz.
Toplumdaki ve dünyadaki kadın düşmanlığı ve küçümseyiciliği had safhalara ulaşmışken bu senaryo belki iyimser bile kalabilir. Kadınların ne giydiğine, nerede, saat kaçta gezdiklerine karışıldığı, durduk yere dövüldüğü, öldürüldüğü, psikolojik ve fizyolojik şiddet uygulandığı, ezildiği, iş verilmediği, taciz ve tecavüz edildiği, kaçırıldığı, kesildiği, tehdit edildiği, namus sadece kadının sahip olabileceği bir elbiseymiş gibi zorla üstüne giydirildiği,okutulmadığı,ayrıştırıldığı, pembe otobüslere hapsedildiği ve başlarına kötü bir şey geldiğinde bu gibi unsurların( erkeklerle ilgili davalarda bahsedilmeyen olayın gerçekleştiği saatin gece olması, kadının alkol alması, kıyafeti, şortu, eteği, dekoltesi, sürdüğü rujun rengi gibi unsurların) dikkate alındığı ve buna göre kararlar verildiği bir zamandayken belki de çoktan kitabı yaşamaya başlamışızdır diyor insan.
Tüm dünyada kadının hak ettiği yere gelmesi, böyle bir senaryonun azının ya da çoğunun hiç yaşanmaması dileğiyle…
Damızlık Kızın Öyküsü
Margaret Atwood
Doğan Kitap
Türkçesi: Sevinç Altınçekiç, Özcan Kabakçıoğlu
384 sayfa, 2017
Sevgili Hocam, bu romani baska bir platformda dizisiyle beraber övüldügünü izlemiş deli gibi merak etmiştim.Sizin açınız gözünüz zihniniz tarafından da bu denli etkileyici yoğun hislere tutulmak artık tamam dedirtti,ilk firsatta edinip keyifle yer yer de kahrederek bu üstopyanın şu anki dünyaya pek uzak olmadığını düsünerek okuyacağım. Yaziniz icin teşekkür ediyorum. İnşallah bir de okudugumda teşekkür ederim…