Damızlık Kızın Öyküsü
‘Damızlık Kızın Öyküsü’ baskısının tükenişinin ardından uzun bir zaman sonra Doğan Kitap etiketi ile raflardaki yerine kavuştu. Uzun zamandır baskısını beklediğim kitaplardan biri olunca geciktirmeden okudum ve çok sevdiğim distopya türünün başarılı örneklerinden biri olduğunu gördüm. Özellikle fikir olarak okuduğum en başarılı distopya örneklerinden biriydi.
Bu kadar başarılı bulmamın sebeplerinden biri belki de çok uzak olmayan bir gelecekte benzer olayların yaşanma olasılığı olabilir. Bir başka sebep ise bilenen distopyaların neredeyse hepsinde kurulu düzen yıllardır var olan ve toplum tarafından kabul görmüş bir düzen. ‘Damızlık Kızın Öyküsü’nde ise bir geçiş dönemi var. Hem geçmişi normal hayatı hem de distopik olanı görüyoruz.
Yavaş ilerleyen bir kitap ‘Damızlık Kızın Öyküsü’. Bir macera okumak isteyenler için hayal kırıklığı yaratabilecek olsa da günlük/anı tarzı sevenlerin seveceğini düşünüyorum. Kanada’lı yazar Margaret Atwood’un yarattığı dünyada çoğu distopyada gördüğümüz erkek egemenliği hakim. Doğum oranlarının aşırı düşüşü ve ABD hükümetine karşı yapılan terörist saldırılar ardından düşen hükümeti Yakup’un Oğulları isimli bir grup eline alıp bütün düzeni değiştirir.
Sıradan bir günde ismi verilmeyen baş karakterimiz markete uğradığında kartlarının iptal edilmiş olduğunu öğrenir ilerleyen saatlerde ise kadın olduğu için işinden atılır. Bu distopyada Gilead’da kadınlar ya Eş olarak bir komutana -üst düzey birine- atanıyorlar, ya yemek ve temizlik işleri ile uğraşan Marthalardan oluyorlar ya da doğurganlığını kaybetmiş Eş’lerin olduğu evlere Damızlık Kız olarak atanıyorlar.
Ayrıca kadınlar bu statülerine göre renklere ayrılıyorlar. Eşler sadece mavi renk giyebilirken, Marthaların rengi yeşil ve damızlık kızlar kırmızı. Hiç bir varlıkları, istekleri, düşünceleri olmamalı kadınların yönetime göre. Damızlık kızlar sahiplerinin isimleri ile çağırılıyorlar. Bizim hayatına tanıklık ettiğimiz kişi ise Fredinki.
Geçiş dönemini yaşadığı için geçmişi ile o anın karşılaştırmalarına sık sık tanık oluyoruz. Kitabın aynı zamanda dizisi ve filmi de ‘The Handmaids Tale’ ismi ile mevcut. Okunmasını tavsiye edeceğim ve tekrar okuyacağımdan emin olduğum bir feminist distopya örneği ‘Damızlık Kızın Öyküsü’.
Kitaptan bir kaç alıntı:
“Birden fazla özgürlük çeşidi vardır. Bir şeyler yapma ve bir şeylerden sakınma özgürlüğü.”
“Hiçbir şey bir anda değişmez: derece derece ısınan bir küvette farkına varmadan haşlanarak ölürsünüz.”
Sıradan olan alıştığınız şeydir. Bu size şimdi sıradan görünmeyebilir, ama bir süre sonra öyle görünecektir, sıradan olacaktır.
Tanıtım Bülteninden:
Hiç kimsenin yüreği mükemmel değildir.
“Biz iki bacaklı rahimleriz, hepsi bu.”
Kadın, “bunaltıcı düşlerden uyandığı” bir sabah, hiçliğe dönüşmüş olarak buldu kendini. Artık bir adı yoktu, düşüncesi, benliği, arzusu yoktu ama bir rahmi vardı. Yaşamını kolonilere sürülmeden, öldürülmeden, Damızlık Kız olarak sürdürmesini sağlayan rahmi. Artık âşık olmayacaktı, sevmeyecekti, onaylanmış bir dilin ötesine geçmeyecekti. Duvarlara asılmış sıra sıra cesetler, tek gerçeğin savaş ve üreme olduğunu hatırlatıyordu. Özgürlük hatırlanmayacak kadar uzaktaydı…
Margaret Atwood’un başyapıt niteliğindeki feminist distopyası Damızlık Kızın Öyküsü, bütün distopyalar gibi geleceğe dair bir paranoyayı değil, içinde yaşadığımız gerçeğin ta kendisini dile getiriyor. Erkek egemen muhafazakâr bir rejimin üremeyle sınırlandırdığı, mahrem örtülerin ardına gizlediği kadın bedenleriyle bize aşina gelen bir gerçeğin.
Damızlık Kızın Öyküsü
Margaret Atwood
Doğan Kitap
Türkçesi: Sevinç Altınçekiç – Özkan Kabakçıoğlu
284 sayfa, 2017