Çeyrek asırlık sahhaf Osman Amca’nın “atmosfer”inde buluştuk
Üniversite yılları, basımı bitmiş kitapların peşinde koştuğumuz zamanlardır ve hemen hepimizin uğrak yeri olan sahhaflar, gerçek bir okur olmamızın kapısını aralayan yegâne mekanlardır. Aradığını bulmanın yolu kurcalamaktan geçer burada. Küçücük kuytu köşe dükkân koskoca bir dünyaya açılır adeta.
Pos cihazından bahsedemediğimiz, kredi kartının geçmediği sahhaf dükkanlarında paranın küsuratı dikkate alınmadığı gibi öğrenci olmanın da saymakla bitmez getirileri vardır. Atmosfer Kitabevi de böylesi mekanlardan.
Mutfağında ne varsa masaya çıkaran Osman Amca çaylarımızı doldurup buyur etti. Sakarya’nın çeyrek asırlık sahhafı Osman Amca’nın kitapları ve antikaları bir araya getirdiği Atmosfer Kitabevinde (diğer adıyla Kürkçü Dükkânı) hayata ve sahhaflığa dair söyleşi gerçekleştirdik. Dahası‘Atmosfer’ in havasını içinize çekin istedik.
Öncelikle üstadınız Mehmet Selahaddin Şimşek’in sözüyle başlayalım:“Çocuklar dinlediği ninnilerin rüyasını görürler.” Osman Amca’yı da Atmosfer Kitabevi ile yan yana getiren bu ninnilerin rüyası mıydı?
Eyvallah. Çok güzel ve farklı bir soru oldu. Gerçekten bunu çok hissediyorum.Birebir yaşadım çünkü. Çoğumuz zamanın bir yerinde böylesi rastlantı veya tevafukları yaşamışızdır ya da yaşayacağızdır. Ben çocukluğumda fazla ninni dinlediğimi söyleyemem ama şunu hatırlıyorum. Bir İstanbul hanımefendisi kiracımız vardı, banda (babaanne) derdim kendisine.Onun okuduğu kitapları ve okuduktan sonraki gözyaşlarını hiç unutamıyorum. Çok etkilenmiştim o zaman. İmam Gazali ve İbn Arabi’nin kitaplarını okurdu ve gözyaşı dökerdi. Banda neden kitapları okuyor ve gözyaşı döküyor diye hep sorardım. ‘Bunları zamanı gelince anlarsın’ derdi. Benim ninnim banaydı aslında. Bir gün kitap okuma serüvenim başladığında Gazali beni buldu ve bana epey mürşitlik etti, hala da etmekte. Bu rüyanın gerçekleşmesi ben de böyle oldu aslında.
Bunca yıllık kitap ve antika birikiminiz de sizi en çok heyecanlandıran parçalar ne oldu?
Kitap olarak ayırmak istemem ama şurada bir guguklu saat var. Babamın da öyle bir saati vardı. Vefatından sonra sağ olsunlar onu bana bıraktılar. Uzun yıllar sakladım. Ancak 17 Ağustos depreminde zayi ettik. Kitap olarak ise eskiden bulamadığım ama daha sonra tekrar basımı çıkan Göğü Delen Adam (Papalagi) benim için çok özeldir. Yıllar sonra bulduk onu.Belki de 25 sene sonra basıldı ve okuduk. Müthiş bir kitaptır. İnsanın hayata ve daha pek çok şeye bakışını etkileyen, okumaya düşünmeye değişik yaklaşımlar getiren bir kitaptır. Şu an sizlerin okuduğu kitaplar bilinmiyordu. Ustamız tavsiye ediyordu 70’lerde 80’lerde. Biz de okuyorduk.
“Şaşma Makamını Hafife Almamak Gerek”
Peki, burada yaşanmışlıklardan yola çıkarsak insanlarda alışagelmiş olan ama sizi en çok şaşırtan olaylar nedir?
Aslında bunu geniş değerlendirmek lazım. Hayatımız şaşırmakla geçiyor. Belki de bizlerin önemli vazifeleri bu şaşma makamını hafife almamak, ona yönelmek olmalı. Her tanışma, her kişi, her kitap bizi çok şaşırtmalı. Ama beni rahatsız eden şaşmalardan bahsederseniz şunu söyleyebilirim ki yaptığımız duyarsızlıklar ve nemelazımcılıklar. Tabii değerlerimizi kaybedişimiz de beni çok üzüyor ve şaşırtıyor.Bir de mefhumların ve kelimelerin karışması durumu var. Çok şeyden habersiziz. Sanal toplum böyle bir şey galiba, her şey gördüğünle orantılı değerlendiriliyor.
“Mefhumların ve kelimelerin karışması” demişken sormak istiyorum: Size göre öğrenmenin kapısı nereden açılıyor?
Eyvallah, çok güzel soru.Hiç düşünmeden şunu söyleyeyim: meraktan. Tecessüs dediğimiz yerden. Merak edip peşine düşmediğimiz sürece öğrenme ihtimali azalıyor. Ustamızın sözlerinden biri de buydu: ‘Büyük cevapları bulanlar büyük soruları soranlardır’. Yani büyük soru sormak için de merak etmek peşine düşmek gerekiyor, aramak gerekiyor.
Geçmişten ve bugünden yola çıkarsak Atmosfer Kitabevinde kimi ağırlamak isterdiniz?
Aslında çok kişiyi ağırladık burada.Bize değer verenve değer katan insanlarla programlar yaptık. Geleceğe yönelik planımızda ise Cüneyd Suavi var.‘Hayatın İçinden’ serisinin müthiş yazarı. Aynı zamanda benim üniversitede hocamdı. Onunla inşallah bir sohbet istiyoruz. Ustamız Selahaddin Şimşek’in de okuttuğu kitaplardandı ‘Hayatın İçinden’. Sadi’nin Bostan ve Gülistan’ından sonra bizim coğrafyamızda yazılmış en değerli eserlerdendir. Yine ağırlamak istediğimiz kişilerden biri de daha uygun bir atmosfere ulaştığımızda gelmesini arzu ettiğimiz Tarık Tufan. Benim de çok eski muhabbetim olan bir insan. Burada onunla değişik sohbetler yapmak isterim, popülerliğin dışına çıkıp. Radyoda hayata dair öyle güzel programlar yaptı ki onu burada ağırlamak faydalı olacaktır.
Etkinliklerinize katılmak isteyecekler için sormak istiyorum. Burada yapılan sohbetlerden nasıl haberdar olabiliriz?
Şöyle ki Atmosferin Facebook sayfası var.Orada duyuru yapıyoruz ve bir ay öncesinden buraya da ilanlar asıyoruz. Atmosferi takip etmek gerekiyor. Herkese açık, ayda bir misafir ağırlıyoruz burada. Onun dışında değişik gruplarla paneller de yapıyoruz. Üniversiteli gençlerin oluşturduğu bazı gruplarda var.Onlar da bu kitabevinden faydalanabiliyor. Biz de destek veriyoruz. Gençlere bıraktık bu işi.Siz grupları kurun, mekânı biz açıyoruz.
“Biz Nostalji Yaparken Takılmıyoruz, Yaşatmaya Çalışıyoruz”
Atmosfer Kitabevinin devamını sağlamak istiyor musunuz? Bunun için yetiştiriyorum dediğiniz birileri var mı?
Hiçbir şey yapmış olmak için yapılmamalı. Yani olmazsa bırakalım gibilerinden olmaması gerekiyor. Bizim hareket metodumuzda böyle bir şey yok. Biliyorsunuz ibadetlerde de sürekli olmak önemlidir. Bu yüzden biz de gücümüzün yettiği yere kadar devam etmek istiyoruz. Buraya çok kişi gidip geliyor.Onlardan da bu işi yapmak isteyenler var. En azından iki kızım var, ikisi de meraklı bu işlere. En kötü ihtimal kızlarımdan bekliyorum bunun devamını. Çok eskiden başladık biz bu işlere,1992 yılında.Sakarya’da da bu işi yapan çok kişi var, onlar da sahip çıkar diye düşünüyoruz.
Sahhaflık geçmişe özlem mi, saygı mı, yoksa ekmek kapısı mı?
Valla son madde bizim için en son madde hakikaten. Aslında saygı daha önemli ama bu saygı kuru kuruya bir saygı değil; yaşatmak istenilen bir saygı.Ustamızın sözüyle yorumlayacağım yine: ‘Birileri atalarını dirilmeme şartıyla sever’. Buraya hat ya da ebru sanatını asmakla geçmişe saygı olmaz. Ondan günümüze hayatımıza ne aktarıyoruz o önemli. Yaşatmak gerekiyor bazı şeyleri, özellikle geleneklerimizi. Bu gelenek hat sanatı, sohbet sanatı, tiyatro sanatı da olabilir. Biz ne yaşatabilirsek onu yaşatmaya çalışıyoruz, burası her şeye açık. Nostaljik kısmına gelince, nostaljiyi bazılarının aktardığı gibi olumsuz bir şey olarak görmüyorum.Melankoli ile karıştırılıyor, olumsuz olan melankolidir. Biz nostalji yaparken takılmıyoruz yaşatmaya çalışıyoruz. Burada bir genç pikap açıp çalabiliyorsa biz mutlu oluyoruz. Ya da kitaplarda bir not bulunca mutlu oluyoruz ama en önemlisi ne derseniz bazı geleneklerin yaşatılması lazım.
Sahhaflık geleneği de yaşatılması gerekenlerden mi sizce? Daha doğru sormak gerekirse sahhaflık ne derece sahip çıkılan bir gelenek?
Sahhafflık geleneği de yaşatılması gereken bir gelenektir.Bu geleneğin ölmemesi lazım arkadaşlar. Benim müşterilerle diyaloğum gariptir, onları çok fırçalarım.Kendimce derim ki‘siz de beni eleştirin hiç sorun değil’.Kızarım mesela,‘neden avmlerden kitap alırsınız’ ya da ‘internetten almayı neden bu kadar öncellersiniz?’ Bırakın üç beş lira pahalı alın bizlerden. Bu yerler nasıl yaşayacak yoksa?Biz buralarda tek başımızayız. Büyük sektör değiliz biliyorsunuz.Bizden onlarla yarışmamızı bekleyemezsiniz. Bunu insanlarla paylaşıyorum.Şükür, çok da anlayan var derdimizi, destekliyorlar bizi. Anlamayana da yapacak bir şey yok. ‘Kapı açık, arkanı dön ve çık’ şarkısı çalınabilir (gülüyor).
Birileri atalarını dirilmeme şartıyla sever.
Atmosfer Kitabevi:
Semerciler Mah. İtfaiye Cd.
Moda Han Pasajı No:21-24,
54040 Adapazarı
Söyleşi: KÜBRA YILMAZ