Büyük Defter & Kanıt & Üçüncü Yalan

Zamanın ve mekanın belirtilmediği roman üç ayrı kitaptan oluşuyor. Üçlemenin tümünde bir büyüme hikayesinin yanı sıra, göç, acımasızlık, savaş, vatansızlık, ayrılık, nefret, sevgi, şefkat, kötülük, iyilik gibi birçok kavram işlenirken, arka planda dönemin toplumsal olaylarına da yer veriliyor.

BÜYÜK DEFTER

Anne ve ikiz olan erkek çocukları Büyük Şehir’deki savaştan kaçıp, Küçük Şehir’e, ikizlerin varlığından dahi haberdar olmadığı, anneannelerinin yanına geliyorlar. Anne çocuklarını anneanneye emanet etmek istediğinde, anneanne önce karşı çıkıyor, sonrasında kendisine günlük işlerde yardım etmeleri karşılığında yanında kalmalarına izin veriyor. İkizler anneannenin sınıra çok yakın olan büyük evinde ona yardım ederlerken yazılar yazmaya başlıyorlar.Bu yazıları birbirlerine okuyup, beğenmediklerini yakarken, beğendiklerini Büyük Defter’lerine geçiriyorlar. Savaşın devam ettiği bu günlerde ikizler, dayanıklı olmak ve acı çekerek hayatta kalmayı öğrenebilmek için her gün çeşitli egzersizler ile de kendilerini eğitiyorlar. Yıllar sonra anneanneleri öldüğünde, ikizlerden biri sınırı geçerek diğerini arkasında bırakıp ülkeyi terk ediyor.

Papaz bir süre susup, ”On Emir’i biliyor musunuz? On Emir’e uyuyor musunuz?” diye soruyor.
”Hayır bayım, uymuyoruz. Kimse de uymuyor zaten. On Emir’den biri ‘Katletmeyeceksin’dir, oysa herkes birbirini katlediyor.”
Papaz ” Ne yazık ki savaştayız…”

KANIT

Aradan 21 yıl geçtikten sonra öğreniyoruz ki, ikizlerden gidenin adı Claus, kalanın adı ise Lucas. Artık savaş bitmiş ve devrim kazanılmıştır. Ancak kimse özgür değildir ve her şey yasaktır. Lucas, şehirdeki kitabevinin sahibi Victor sayesinde, yıllarca kendisine destek olacak olan bürokrat Peter ile tanışır. Yıllar önce giden kardeşini unutamayan Lucas, bir gün onun mutlaka kendisini bulmak üzere geri döneceğine inanmaktadır. Birkaç yıl sonra kitabevini devralan Lucas, buranın üzerindeki dairede yaşamaya başlar.

”Ölenler ile gidenler arasındaki tek fark bu, değil mi? Ölmeyenler geri döner.”

ÜÇÜNCÜ YALAN

Claus kardeşini aramak için geri dönüyor. Ancak kardeşi oradan ayrılalı yıllar olmuştur. Ya da kardeşi aslında hiç var olmamıştır …

Ailesinden, ikizinden, vatanından, hayatından kopan bir insanın yalnızlığı okunuyor üçlemenin her satırında. Kitap boyunca ne toplumsal uzlaşma sağlanabiliyor, ne de kişiler amaçladıklarına ulaşılabiliyor. Kitap boyunca kendinizi iyilik ve kötülük kavramlarını sorgularken buluyorsunuz. Kurmacanın gerçeklerle iç içe geçmiş haldeki anlatımına sahip olan son kitapta kendinizi kandırılmış hissetseniz de, son sayfalarda her şeyin yerli yerine oturması ile yazarı bu ustalığı nedeniyle takdir ediyorsunuz. Kitapta uzun açıklamalar, betimlemeler, kelime oyunları yok. Bunun yerine anlatım oldukça yalın ve sade olmasına karşın insanı duygudan duyguya sürüklüyor.

Macaristan doğumlu yazar 1930’lu yıllarda doğmuş, romanındaki karakterleri gibi bir hikayeye sahip. Agota Kristof, 1956’daki ayaklanma bastırılınca eşi ve çocuğu ile İsviçre’ye kaçmış. Hem fabrikada çalışıp, hem Fransızca öğrenen yazar, 1970’li yıllarda yazdığı tiyatro oyunlarından sonra 1986’da Büyük Defter’i yayınlatmış.

Daha önce 3 ayrı kitap halinde basılmış olan yapıt, YKY’nin sayesinde ile tek kitap olarak yayınlanmış, çok da güzel olmuş. Herkesin mutlaka okuması gerektiğini düşündüğüm bu kitap konusundaki tek sorun; şu anda kitabın baskısının olmaması. Kitap yeniden basılana kadar, sizi ya sahaf yolları ya da benim gibi kütüphane yolları bekliyor. Ama bu kitapla hayatınızın bir yerinde yollarınızın mutlaka kesişmesi gerektiğini düşünürsek, inanın çabanıza değecek.

Büyük Defter – Kanıt – Üçüncü Yalan
Agota Kristof
Yapı Kredi Yayınları
Türkçesi: Ayşe Kurşunlu
372 sayfa, 2010

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir