Bin Beyaz Turna – Yasunari Kavabata
14 Haziran 1899 Osaka doğumlu Yasunari Kavabata çok küçük yaşlarında aile bireylerini kaybeder daha çocukken yalnızlıkla tanışır. 1972 yılında hayatını intiharla sonlandıran yazarın yaşadığı bu üzücü olaylar, yalnızlık ve keder duygusu eserlerine de yansımıştır. 1968 yılında Japonya`ya ilk Nobel Edebiyat Ödülü`ü kazandıran yazar melankolik lirisizmin kalemi olarak anılır. Yasunari Kavabata`nın Japon yaşayışını birebir ifade eden en mühim yazar olduğunu, “Japon olmak ne demektir”i onun yazdıklarını okuyarak anlayabileceğimizi söylerler. Hatta eser vermeğe başladığı ilk dönemlerde “haddinden fazla Japon” olan bir yazar olduğu için çok uzun bir süre Batı dünyası onun yazdıklarını anlayamaz. Yalnız Nobel Edebiyat Ödülü`nü kazandıktan sonra Kavabata tüm dünyada tanınan ve okunan bir yazara dönüşür.
İlk önemli eseri “İzu Dansözü” olan Kavabata`nın 1959 yılında yayımladığı “Bin Beyaz Turna” romanı önemli eserleri arasında yer almaktadır. Romanda olaylar babasının eski sevgilisi bayan Chikoko tarafından bayan İnamura ile tanıştırılmak için bir çay seromonisine davet edilen Kikiju törende babasının diğer sevgilisi bayan Oota ve kızı Fumiko ile karşılaşır. Çocukluğundan beri bu kadına nefret etmekte olan Kikiju şimdi bayan Otta ile konuşmak için karşı konulmaz bir istek duymaktadır. Chikako ise onların konuşmasını engellemeye çalışarak Kikiju`nun nefretini daha fazla körüklemek için çabalıyor. Chikako karakteri kötü ruhlu, çevresine zehir saçan, yalanlar söyleyerek etraftaki insanların hayatını istediği gibi yönetmeye çalışan şeytani bir karakter. Diğer kadın – bayan Oota ise tam tersi kalbinde kötülük, nefret gibi duygulara yer bırakmayan bir insan.
Zamanında Kikiju`nun babasını gerçek bir aşkla sevmiştir, yıllar sonra sevdiği adamın oğluyla karşılaşınca duyguları karışır, oğlu babasından ayıramaz bir hale gelir. Kızı Fumiko annesini bu davranışının utancı altında ezilir ama daha sonra kendisi de Kikiju`ya aşık olur. Romanın konusu hemen hemen böyle, kısa bir metin zaten. Gördüğümüz gibi çok fazla olay örgüsü yok. Kavabata`nın romanlarında sonuç değil, oraya giden yol önemlidir. Zen Budizminden etkilendiği söylenen yazar “Zaman tüm insanlar için aynı şekilde akar” demiş, ama “Her insan zamanın içerisinde farklı bir şekilde akar” diye eklemiştir. Kavabata en küçük ayrıntıları bile gözden kaçırmıyor, karekterlerinin ruhunun en derinlikerine inerek oradakı en temel duyguyu çıkarıp yazmayı başarır. Onun eserlerini okuduğumuz zaman Japon edebiyatına özgün o melankoliyi, hüznü hissetmemek imkansız. Sanki keder ve yalnızlık duygusu sinsi sinsi içimize işliyor.
“Bin Beyaz Turna”nın en ilginç kısımları çay törenleri ile ilgili kısımlardır. Çay seromonileri Japon kültüründe çok önemli bir yere sahiptir. Kavabata romanında çay töreninin tüm ayrıntılıranı büyük bir incelikle anlatmıştır. Yazar nesnelere mesela bir şino vazosuna bile anlam yüklemiştir. Hatta romanın bir yerinde Kikiji fincanların ölmüş anne ve babanın ruhlarını taşıdığını söylüyor.
Yazar romanda oldukça yalın, basit bir dil kullamıştır. Hakkında yazılanlara bakarsak tüm eserlerinde kullanacağı dilin basitliği konusunda çok ısrarcı olmuştur. Dilinde süslü cümlelere pek rastlanmayan Kavabata eserlerinde Japon kültürünü, doğanın güzelliğini, saflığını incelikli bir şekilde yansıtmıştır. Özellikle Japon kültürü ile ilgilenenler için Yasunari Kavabata`nın eserleri sağlam bir kaynak olabilir. Japon kültürünü ve edebiyatını sevenlerin keyifle okuyacağı bir roman “Bin Beyaz Turna”. Mutlaka okuyun ve Kavabata`nın melankolik dünyası ile siz de tanışın derim.
Bin Beyaz Turna
Yasunari Kavabata
Doğan Kitap
136 sayfa
Aybeniz Hasanova
https://www.instagram.com/_aybeniz_hasanova_/