Beyaz Kasımpatı
Vatanlar kültürler farklı olsa da savaş zamanı insanın çektikleri hep aynı acı duygularda buluşuyor.
Dönem kitaplarında kurguyu okurken savaş zamanı çekilen acıları anlatıyorsa daha çok etkileniyorum. Özellikle çocukların ve kadınların çektiği acılar daha derin bir anlatıma sahip.
Şimdiye kadar İkinci Dünya Savaşı’nı anlatan birçok kitap okudum ama hiç Japonya’nın o dönemde yaptıklarını anlatan bir kitap okumamıştım.
Bu kitapta yazar gerçek olaylardan ve dinlediklerinden esinlenerek oluşturmuş kurguyu. 1940’lı yıllarda, Japonya istilası altındaki Kore halkının yaşadığı zorluklardan esinlenerek yazılan roman, Kore’li 16-21 yaş arası değişen kızların kaçırılarak “Askerlere Hizmet” adı altında seks kölesi olarak çalıştırıldığını acı bir biçimde anlatıyor. Anlatılan hikâye Arkadya yayınlarından alışık olduğum geçmiş ve günümüzü harmanlayarak iç içe geçmiş iki farklı hikâye olarak ilerliyor.
1943 yılında Jeju adasında ki on altı yaşındakiHana’nın kendisini kardeşi için feda ederek kaçılmasını, yolculuğunu, Mançurya’ya getirilmesini, burada diğer kızlarla randevu evinde çalıştırılmasını ve buradan Moğalistan’a uzanan yolculuğunu kalbim sıkışarak okudum.
2011 yılında Hana’nın kardeşi olan 77 yaşındaki Emi’nin hayatını, pişmanlıklarını, çocuklarından sakladığı sırrını ve geçmişi ile yüzleşmesine tanık oldum.
Anlatılan iki dönemde de acılar hiç bitmedi. Özellikle Hana’nın yaşadıkları içler acısıydı, tecavüz, şiddet, kötü şartlar, açlık ve aile özlemi… Anlatılanları okurken insanlık dışı sayabileceğim birçok olaya şahit oldum. Başımı çevirdiğim her yerde kötülük vardı ve buna kimse dur demiyordu. Çıplak ayaklı bu çocuk kadınları kimse kurtarmaya gelmiyordu.
“Evinin anıları, mezardan bile uzak gelir olmuştu.”
Emi’nin hayatı da hiç kolay olmamış. On dört yaşında tanımadığı biri ile zorla evlendirilmiş. Babası gözlerinin önünde katledilip, evi yakılmış. Annesi komünist sıfatı ile idam edilmiş.Emi sırf çocukları için bu acılı geçmişi saklıyor. Ve ablası için kalbinde taşıdığı vicdan azabı ağır geliyor.
Hangi karakterin elinden tutsam hep bir acı vardı. İki hayatı da okumak çok zordu. Bunların gerçekten yaşanmış olması insanın yüreğini burkuyor. Yazarın notuyla Japonya’nın bu olayı kabul etmediğini ama 1991 yılında bu olayları yaşamış kadınların itirafları ile tarihin saklı kalmış sayfalarının gün yüzüne çıktığını öğrendim. Evlerinden kaçırılan, kendi topraklarından koparılan binlerce kadının anısına yazılmış bu kitap.
“Bütün savaşlar, dünya kadınları ve kızları için bir suçtur.”
Kitabı okuduktan sonra haliyle bu olayı merak ettim. Birçok sitede benzer bilgiler vardı. Kaçırılan kızlar, geri dönmeyenler, üst üste yakılan cesetler, sınırsız işkence ve şiddet, asimile edilmeye çalışılan Kore Halkı. Okuduklarımı ve öğrendiklerimi hangi kelimeler anlatmaya yeter bilmiyorum. Tarih acı dolu. Araştırırken birde kitabın benzer konusuna ait bir film çıktı karşıma. Adı ‘SpiritsHomecoming’. Böyle bir olayı okumakta izlemekte çok zormuş.
Savaş başlı başına bir yıkım. Yaşanılan acıların haddi hesabı yok. Yazar ağır bir dram yazmış ne kadar yumuşatmaya çalışsa da bir el kalbinizi hep sıkıştırmaya çalışıyor gibi hissediyorsunuz.
Ama okumaklazım. Öğrenmek lazım. Tarihin gölgelerinde saklı kalanları görmek lazım.
Beyaz Kasımpatı
Mary LynnBracht
Arkadya Yayınları
383 Sayfa, 2018
Kitabı o kadar güzel anlatmışsınız ki okumuş gibi hissettim. Savaş kitaplarını okumak zor olsa da bende çok severim. Tarihi kurguyla öğrenmek çok daha heyecanlı oluyor. Yazı için ayrıca teşekkürler.
Beğenmenize sevindim, çok teşekkür ederim.