Atatürk’ten Duymadığınız Anılar

Nazmi Kal Atatürk’ün 100. Doğum yılı nedeniyle TRT’ye bir program hazırlıyor. Atatürk’ü tanımış, bir şekilde yolları kesişmiş insanlarla röportajlar yapıyor. TRT ile bazı sorunlar yaşanıyor ve Nazmi Kal bu röportajlarını kitap haline getirmek için TRT’den tekrar satın alıyor. “Atatürkçü” adının hakkını veren bu değerli insan Atatürk için “Tanrı’nın Türk insanına bahsettiği bir dahi.” diyor. Ve bu kitabıyla, 1970’lerde yaptığı röportajlarla günümüze ışık tutuyor. Atatürk hakkında atılıp tutulan tüm yalan yanlış bilgilere bir cevap niteliği taşıyan bu kitabı rastgele bulduğum için çok şanslı olduğumu düşünüyorum.

Gerçekten okudukça Atatürk’ün hem bilmediğimiz tüm yönlerini öğreniyoruz hem de sanki hiç ölmemiş gibi, tanışma şerefine nail olmuşuz gibi bir samimiyet hissediyoruz. Atatürk’ün garsonundan kâtibine, manevi kızlarından, dinlediği sanatçılara, yolunun kesiştiği ve hayatına ışık tuttuğu insanlara kadar var kitapta. Öyle güzel öyle net bir şekilde anlatılmış ve toparlanmış ki Atatürk’ü anlatan Nutuk’tan sonra en iyi kitap diyebilirim. Altını en çok çizdiğim kitaplardan oldu ve birkaç alıntıyı da aşağı bırakmak istiyorum.

“Ölüm döşeğinde dahi kendi sağlığını hiçe sayarak ülkesinin geleceğini düşünen bu saygın insan için maalesef günümüzde “O ne yapmıştır?” diyenlere rastlanıyor. Buna cehalet mi dersiniz, vefasızlık mı bilmiyorum ama izin verirseniz ben “satılmışlık” diyeceğim. Dahası Kurtuluş Savaşı öncesinde “İngiliz mandasını kabul etmekten başka çaremiz yoktur” diyenlerin uzantıları.”

“ “Bak İsmet” dedi, görüyor musun? Süreyya hukuku bitirmiş, Tezer felsefe tahsil ediyor. Türk kızlarını görüyor musun? Göreceksin bir gün Türk kızları neler yapacak, benim müthiş ümidim var Türk kızlarından, onlar sahip olacaklar memlekete.” dedi.”

“Mussolini’ye palyaço derdi. Stalin’e haydut derdi ve ondan nefret ederdi. Hitler’e ne derdi biliyor musunuz? Ehliyetsiz çavuş.”

“Arnavutluk başkanı Zogo Cumhurbaşkanlığını bırakarak hükümdar olmuş, buna çok içerlemişti Atatürk. Bir Cumhurbaşkanlığından hükümdarlığa geçilir mi diye çok kızmıştı.”

“Saraylarda oturmaktan asla hoşlanmıyordu. “Ben bu sarayları sevmiyorum.” diyordu. Florya Köşkü’nde Kılıç Ali Bey’in küçücük bir evi vardı, gece kondu gibi. “Ben bu köşkten ziyade böyle küçük yerleri tercih etmek istiyorum. Bir vatandaş olarak böyle mütevazıyaşamak istiyorum.” demişti.”

“Orhun Türkçesinde bir cümleyi çok severdi. Bengü il tuta olur çatı sen Türk udun. Ey Türk halkı sen ebediyen hükümdar olacaksın.”
“Kafasında, düşüncesinde Türklük ve Türkçeden başka bir şey yoktu Atatürk’ün.”
“Ahu Yemendir.
Gülü çimendir.
Giden gelmiyor.
Acep nedendir.

Bu şarkıyı söylediğim zaman Atatürk’ün gözlerinden yaş geldiğini gördüm. Ağlamıştı. “İşte yok yere Türk çocukları gidip Yemen ellerinde öldüler, ne lüzum vardı buna?” dedi. “Daima biz kendi, sahamız içinde kendimizi müdafaa edeceğiz ve hiçbir yere gitmeyeceğiz.” derdi. ( Safiye Ayla) ”

 

Atatürk’ten Duymadığınız Anılar
Nazmi Kal
Atay Yayınları
352 sayfa, 2016

Ayşe Ayhan

Hiçbir zaman bir insanı tek bir sıfatla belirlemenin doğru olduğuna inanmadım. Matematik öğretmeni, yazar, astronom, kitap yorumcusu, blogger, kahve sever, bol okur. Yazmaya değer bulduğum her şeyi kitapcafe.com da bulabilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir