A’mâk-ı Hayâl

Yol üzerinde bir kitapçıya uğrarsınız ne alacağınızı bilemeden karşınıza bir kitap çıkar ve hayatınızın en önemli kitabı olur. Umarım bir çoğunuz bu şansa ulaşmışsınızdır.

Onca kitap listesi yaparsınız, okursunuz, okursunuz ama bir türlü “işte tam bu benim kitabım!”diyebileceğiniz bir kitaba az rastlarsınız. Hele ki bir asır öncesinin tozlu raflarından çıkan ve defalarca okunsa bile her okunduğunda ayrı manalar çıkıyorsa, o kitap artık sizin için vazgeçilmez olur.

Kitabı okuyacakların öncelikle yanında not defterleri ve kalemleri bulunması gerekiyor. Altını çizebileceğiniz, not alabileceğiniz yerleri öyle çok ki. Bu belki biraz sizi duraksatabilir, ama kitap bittiğinde size öğreteceği konu bir o kadar da çoktur.

Hayalin derinliklerine yolculuk.. Evet, kitabın isminin tam olarak manası bu. Sizi elinize alır almaz var olan veya olmayan hayallerin dünyasına uzun ama bir o kadar da kısa bir yolculuğa götürüyor Amak-ı Hayal…Zamansızlığın içine düşen bir karakter çıkıyor karşımıza ilk seferde, adı Raci. Kendini yetiştirmiş, ve tüm bunların üzerinde kendi iç dünyasında çözümleyemediği sorunları alkol ve eğlenceyle çözmeye çalışan bir genç. Diğer bir tarafta ise, zamanın çok ötesine geçmiş, mezarlıkta yaşamayı bir erdem olarak gören ve hakikat olanı bulmuş bir bilge, Aynalı Baba. Raci’nin karşısına çıkan bu bilge insan, onu farklı kılıklara büründürerek, bambaşka diyarlara gönderir adeta bir seyahat sunar. Her gittiği mertebede ya bir Çinli öğrenci olur ya da bir Buda olur Raci o güzel neyiyle onu seyahate çıkaran Aynalı Baba sayesinde. Öyle bir seyahat düşünün ki ruh ve madde alemine dair şüpheleri olan Raci’yi her gününün sonunda şüpheleri yok olsun. Raci ile Aynalı Dede’nin manevi yolculukları dokuz günden oluşur ve dokuz günün sonunda ise meczup dede kaybolur.

a-mak-ı hayalDokuz günden oluşan bu yolculuğun ilk gününde Raci hiçlik zirvesinde nirvanaya ulaşmak için kendisini Buda’nın sarayında bulur fakat dünyevi zevklerinden vazgeçemedeği için ulaşamaz. İkinci gün ise bir zerdüştün sarayında dünyada süregelen kötülüğün kaldıralamayacağını anlar. Üçüncü gün her şeyin başladığı yere döneceğini öğrendiği ‘devr-i daim’ şehrinde bulur kendini. Dördüncü gün, hakikatın öğrenilmesinin ariflerin arasında bile olsa ne denli zor olacağını kavrar. Beşinci gün, onu bekleyen Anka kuşu ile yaklaşık bir yıl boyunca seyahat eder Raci. Ve bu seyahatin sonunda evrenin içinde ne kadar küçük bir nokta veya hiç olduğunu anlar. Altıncı gün ise kainatta olan bitenlerin ezeli ve ebedi olduğunu, yedinci gün hakiki ilme ulaşmanın yolu ise Hakk’ı bir olarak görmekten geçtiğini anlatır. Sekizinci gün, varlıkla yokluğun yaşanmadan, badireler atlatmadan ulaşalamayacağını ve son gün, yani dokuzuncu gün ise en büyük mutluluğun varlık ve yokluğun gerçek mutluluk olduğunu anlar Raci.

– tuhaf ! Hiç varla yok bir olur mu? Misal şimdi varım ama sonrasinda yok olacağım. Şimdi bu ikisi nasil bir olur ki?
Deli (aynali) başini çevirip kahkahayi basti:
Vaayy! Sen varsin ha! Heyhaat. Acaba var mısın?

Hayal dünyanızın sınırlanırı zorlayan ve dili biraz ağır olan bu kitap, sakın sizi korkutmasın. İçerdiği bölümler ve başlattığı yolculuk öylesine derin ki sizi Aynalı Dede’nin acaba bu sefer neyi ile nereye gideceğinizi, o eşsiz kahvesi ile merak eder durursunuz. ‘Aslolan varmak değil, yolda olmak..’ dercesine her bir bölümden sonra sizi düşünmeye sevkeder. Güzel kitaplar okunur, ama bir kitaptan zevk almak zordur. Filibeli öylesine kelimeler işlemiş ki cümlelerinde altını çizmeden edemiyor insan.. Aynalı Dede’nin de değdi gibi;

Harfleri bir araya getirerek hikmeti anlatamazsın

Aslında varolana ait ne varsa o insanın kendi içinde, özünde olduğunu ve hiçbir zaman emin olmamak gerektiğini söylüyor.

Dante’nin İlahi Komedyası’nı okuduysanız, ona yakın safhalarla karşılaşabileceğiniz de aşikar. Bir Türk İlahi Komedyası bile denebilir aslında. İçerisinde hem mitoloji hem tasavvuf ögelerinin varlığından dolayı bu iki alana ilgi duyanların başucu kitaplarının arasında olması gereken bir eser.

Ara ara durup düşünüp araştırmalar yapabileceğiniz için tadını hiçbir kitapta bulamayacağınız ayrıca bir uyarı.

Bu alem her şeyin birbirini yemesi ve yok etmesi için kurulmuştur. Her şey birbirinin düşmanıdır. başkalarının keskin dişlerine yem olmaktan kurtulanları da bir gün “ölüm” denen korkunç yaratık yutuyor. İşte gerçek budur. Palavralara inanmayın. Benliğinizden başka varlık, zevkinizden başka amaç tanımayın.

A’mâk-ı Hayâl
Filibeli Ahmed Hilmi
Kaknüs Yayınları
192 sayfa, 2016

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir