Altı, sadece bir rakam değildir!
“6” kitabı Batuhan Ercan’ın ilk kitabı olma özelliğini taşıyor. Arka kapağına baktığım zaman konu hakkında bilgi yoktu. Acaba ne anlatıyor diye sadece elime alıp inceleyecektim ama farklı ülkelerde işlenen 3 cinayet için CIA’yın gizli bir toplantı yapması dikkatimi çekti. Okumaya devam ettikçe öldürülen Seul ve CIA ajanlarının cinayet aletleri Türkiye ile bağlantılı çıkınca, bu soruşturmada görev alan İnterpol çalışanı Eric ve emekli CIA ajanıBrian ile bende soluğu Türkiye de aldım.
“Bu sembole bir çeşit imza ya da mühür diyebilirsiniz. Türklerin acımasızlığı ve savaşçılığıyla ünlü hükümdarı Sultan Selim TheStern’e (Yavuz Sultan Selim) aittir. Venedik ve Roma kaynakları ondan ‘GranTurco’ yani Büyük Türk olarak da bahseder. Osmanlı imparatorluğunun dokuzuncu sultanıdır. Tarihte ‘Muhteşem’ olarak bilinen Süleyman’ın babasıdır.”
Öldürülenlerden birinde bulunan hançerde Yavuz Sultan Selim’e ait sembol vardı. Diğerinin katilinin görüntüsünde ise boynundaki üç hilalden yola çıkarak Türkiye de ki Ülkücülerin peşlerine düştüler.
Türkiye’ye gelen Amerikalılar buradaki soruşturma için Türk İnterpol polisi olan tarih alanında yüksek lisans yapmış Nihal ve fanatik ülkücü olan ortağı Ferit ile soruşturmayı yürütmeye başladılar.Onlar bir taraftan soruşturmayı yürütürken diğer taraftan ölümler bir bir devam etti. Araştırmalar sürerken yazar Osmanlı, milliyetçilik, Bozkurtlar hakkında bilmediğim birçok şeyi yazmış. Bilinmeyenler, yanlış bilinenler, orta doğu ülkelerinde yapılan gizli kapaklı karanlık işler derken heyecanı hiç bitmedi. Her buldukları ipucu başka bir gizemin kapısını araladı.
Öldürülen Amerikalı’ların sayısı 5’i bulunca, az çok kimin bu adamları avladığı da ortaya çıkmaya başladı. Geriye tek bir soru kaldı, “Neden?” Amerika’nın çeşitli güvenlik biriminde çalışan bu adamları bir Türk neden öldürüyordu? Ve son olarak öldürülecek 6. Adam kim?
Nedenini öğrendiğim de ise daha çok şaşırdım. Yıllarca ince ince işlenmiş bir plan vardı. Karga lakaplı Kıdemli Piyade Albay Atilla Kılıç şahsi olarak bir intikam alıyordu.
“Biz askeriz abi. Düşmanla amaçta ayrışırız, araçta değil.”
“Dünya bizim anladığımız dilden konuşmuyorsa… O vakit biz dünyanın anladığı dilden konuşuruz! Hem ben hem de ekibim milletimiz, vatanımız mağdur olmasın diye mağrur olmayı göze almış kişileriz. O yüzden bana doğruluk, dürüstlük, hak hukuk gibi laf-ı güzel şeyler söyleme. Ben, sizin meydanlarda sarf ettiğiniz her kelime başına dağlarda kelle almış bir adamım.”
Dolu dolu bir kitaptı. “Sosyal Devlet, Hukuk Devleti” gibi ibarelerin, Paralel Devlet, Derin Devlet olarak değiştiği. CIA, İnterpol, Mit gibi oluşumların işe karıştığı, Orta doğu ülkelerinde yapılan hain planların ortaya çıktığı çok güzel bir polisiyeydi. Okurken hep Amerikan Türk ortak yapımı bir film gözümde canlandı. Yazarın kalemi merak uyandırıcı, aksiyonu hiç bitmeyen bir polisiye çıkarmış ortaya. Hiçbir karakter açıkta kalmamış. Yaşanılan her olayın katlanılması gereken bir sonucunu yazmış yazar. Kitapta beni şaşırtan hayrete düşüren daha birçok olay vardı. Yazar çarpıcı anlatımını bütün sayfalara dağıtmayı başarmış.
Bu kitapta suçlu kimdi; Türkiye’mi, Amerika mı yoksa Orta Doğu’nun karanlık ülkeleri arasında olan Irak Suriye gibi ülkeler mi?
“Bir ülkenin geçmişin de ne yaptığını, bugün ne yapıyor olduğunu ve yarın ne yapacağını bu haritalardan öğrenebilirsin.”
İşaret parmağıyla Türkiye haritasına art arda bastırdı emekli istihbaratçı.
“Bu harita örneğin, aslında o kadar çok şey anlatıyor ki… Batıdaki sınırlara bak, Bulgaristan ve Yunanistan. Güneyde Suriye, Irak. Doğusunda Gürcistan, Ermenistan, İran… Ve hepsinin ortasında büyük ama yorgun bir Türkiye… Bu ülke yorgun Eric, bu ülke kızgın, bu ülke nefes nefese kalmış bir ülke… Neredeyse komşularının tümü, kendi özgürlük ve kurtuluş hikâyelerini bu “zalim” ülkeye karşı verdikleri mücadele üstüne inşa etmişler. Muhtemelen çocuklarına ilkokul kitaplarında anlattıkları bağımsızlık öykülerinin kötü adamı Türkiye… Ne sancılı bir doğuma tanıklık etmişler değil mi? Hiçbir komşusu onla barışık olmadığı için sinirli, haliyle ordusu güçlü, diplomasisi zayıf… Çok fazla ithama maruz kalmış, haliyle öfkesi çok, sağduyusu az… Hep savaştığı için barışı tasavvur edemiyor ya da etmek istemiyor, her daim tetikte… Sürekli vermiş, kendini alacaklı hissediyor. Bu ülke ve bu harita, ‘Ben alacaalacaklıyım’ diyor Eric. Kini, kederi büyük bu ülkenin. Nereden mi biliyorum? İşte bu haritadan biliyorum. Bana böyle bir hikâye anlatıyor, çok şey anlatıyor bu harita. “Türkler alacaklı” diyor bu harita.”
İlk kitabı olmasına rağmen yazarın kalemi çok sağlam bir giriş yapmış. Karakter özelliklerinin seçimi, konu işleyişi, kurgu gidişatı bana göre tam yerindeydi. Bir polisiye kitapta aradığım bütün özellikler vardı. Sıkı polisiye okurların, macera severlerin, okudukları kitapta labirentte gibi kaybolmayı isteyenlerin severek okuyacağı bir kitap.
6
Batuhan Ercan
Tilki Kitap
516 Sayfa, 2019
Kitap elime dün ulaştı ve başlamak için sabırsızlanıyorum. İncelemen beni daha da heyecanlandırdı, emeğine sağlık.
Umarım benim kadar seversin Kezban, sevgiler.