Açlık nedir? Bu kelime size ne İfade ediyor? – Knut Hamsun / Açlık
Açlık nedir? Bu kelime size ne ifade ediyor?
Ben bu kelimenin ağırlığını kaldırabildiğim düşünmüyorum.
Bir hiç ile yaşayan fakat
çok sert bir kelime ile de ölenler vardır.
Ve itiraf ediyorum ki ben de bunlardan biri idim.
Diyelim ki diyettesiniz ve saatlerdir bir şey yemiyorsunuz, gözleriniz saate dikili halde kendinizi ödüllendireceğiniz anı bekliyorsunuz. O an geliyor. Ne yaparsınız? Sonun ne olduğunu hepimiz biliyoruz, bu bir sürpriz değil. Saatlerdir yaşadığınız bu durum “Açlık” mı? Yoksa kendi hür iradenizle tüketim mi yapmadınız?
Diyelim ki dini inançlarınız nedeniyle oruç tutuyorsunuz. Gecenin karanlığında sokağın dört bir yanından işittiğiniz o güzel ses ile yememe iradenizi kullanmaya başlıyor ve bir düzine saatten fazla tek lokma almıyorsunuz bedeninize. Peki sonra? Sonrası yine sürpriz değil. O gece elleri öpülesi annelerinizin hazırladığı birbirinden güzel yiyeceklerle inancınızın gerektirdiği şekilde iradenize son veriyorsunuz.
Bu ve bu benzeri durumlarda ortak olan nokta ne sizce? “İRADE” kelimesi spotların altında kendini öne atıyor sanki.
İncelememizin başında bir sorumuz vardı. Bu sorumuza yanıtı bulabildik mi şu ana kadar?
Bir adam düşünün. Saatlerdir tek bir lokma yi-ye-meyen. Kelimeler kendiliğinden biçim kazanıyor sanki… Diyelim ki bu adam o an için oluşan şartlarla o geceki kurtuluşunu buluyor. Peki bu durumun sonu nedir? Adam lokmalar azaldıkça çiğneme hareketini yavaşlatır. Belki elindeki lokmayı çoğaltamaz ama onunla yaşadığı zamanı uzatabilir. Tek zerresinin tadına varabilmek için onu dakikalarca ağzında bekletir. Ya sonrası? Saatlerdir hiçbir şey yiyemeyen adam, eline geçen lokmanın sonu gelmeden düşünmeye başlar. Bir sonraki nasıl, ne zaman olacak? Pişmanlık sarmaya başlar adamı, neden? Neden bütün hepsini yemiştir? Adamın geçmişi, şu anı ve geleceği tam bir kaos içinde karşısındadır. Adam yaşamak ile hayatta kalmak arasındaki çizgide ilerlemektedir.
Bu sıralar hiç iyi bir hâlde değilim ki, hayatta bulunabilmek bana çok ıstırap veriyor.
Bu hisler size distopik geliyorsa eğer incelememin ana temasını yakalamış sayılırım. “Açlık” nedir bilmiyorsunuz, tıpkı benim gibi…
Biraz olsun öğrenmek istiyor musunuz peki? Eğer cevabınız evet ise kesinlikle bu kitabı okuyun.
İskandinav edebiyat dünyasının önemli yazarlarından Knut Hamsun tarafından 1890’lı yıllarda yazılan “Açlık” kitabındaki kahramanımızla bu hissiyatı anbean yaşıyorsunuz. Bu sayfalarda genç bir yazarın “Açlık” içindeki vaziyetinin eserlerine, yaşamına belki de en önemlisi toplum düzenindeki yerine etkisini okuyorsunuz.
Bütün ömrüm bir mercimek çorbasına fedadır.
Kitabın ilginç bir yanı ise kahramanın, Knut Hamsun’un kendi kopyası olması. Belki de hayatının en önemli eserini Ervard Brandes’e verirken, Brandes bu olayı şöyle anlatır : “Ondan daha düşkün bir başka insan pek az görmüşümdür. Düşkünlüğü elbisesinin yırtık pırtık oluşundan ötürü değildi yalnız. Ya o yüzü! Çok uzundu müsvedde, kendisine geri veriyordum ki birdenbire kelebek gözlüğü gerisinde gözlerini, gözlerindeki ifadeyi gördüm. Geri çeviremezdim, hiçbir şey diyemedim…”
Yani sayfalarca okuduğunuz her kelime “Açlık” vaziyeti halindeki bir adamın kaleminden çıkma. Benim elimdeki kitap Varlık yayınlarının edebiyatımızın ustalarından Behçet Necatigil’in çevirisi. Çeviri tek kelimeyle mükemmel olmuş. Sayfaların azlığı, kitabın inceliği sizi yanıltmasın, bazen tek bir kelimedir her şeyi anlatan.
Gözlerimi açınca, eski alışkanlık, bugün için bir ümit var mı diye düşünmeye başladım.
Açlık
Knut Hamsun
Varlık Yayınları
158 Sayfa, 2014
5