Abbas Sayar ve Yılkı Atı
Türk köy edebiyatının önemli temsilcilerinden olan romancı ve şair Abbas Sayar’ın “Yılkı Atı” kitabı 100 temel eser arasında yer almaktadır. Keşke daha önce okusaydım, dediğim köy temalı edebî eser oldu. 1970 yılında TRT Roman Ödülü’nü Tutunamayanlar” ile kazanan Oğuz Atay’dan sonra 1971 yılında TRT Roman Ödülü’nü “Yılkı Atı” eseriyle Abbas Sayar’ın kazanması, iki yazarında ortaya koydukları eserlerinin kalitesini de göstermektedir. Sayar’ın Yılkı Atı 1970, Çelo 1972,Can Şenliği 1974, Dik Bayır 1977, Tarlabaşı Salkım Saçak 1977, Anılarda “Yumak Yumak, El Eli Yur, El de Yüzü” yayımlanan diğer romanlarıdır.
Orta Anadolu’nun bağrında, Yozgat’ta doğup orada toprakla haşır neşir olmuş, toprağı kazmasıyla bellemiş, ürün almış bir yazardır. Atların baharın gelişini taze nal sesleriyle selamladığı bir köyde kaleme almış yaşananları. Anna Sewel’in “Siyah İnci” kitabı dünya çocuk edebiyatı için bir başyapıtsa “Yılkı Atı” da hem çocuklar hem de yetişkinler için memleketimizin bütün dünyaya sunduğu bir başyapıttır.
Doru ata ot verilmeye gerek görülmez. Yılların emektarı doru at kocamasıyla artık fayda etmez. Anadolu köylüsü gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi koyu olan genellikle siyah renkteki atlara doru, iş göremez kocamış atların doğaya salınmasından sonra birleşip çoğalarak 10-12’şerli gruplar halinde yaban hayatı süren at gruplarına “Yılkı atı” derdi.
Dil ve üslûbu bir köy emekçisinin alın teriyle işlenmiştir. Orta Anadolu şivesi bazı okuyuculara zor gelebilir, özellikle de gençlere; fakat bu dilimizin zenginliğidir. Yılkı atlarının maceraları göz alabildiğine süratle okunmaktadır. Serseri tayfalar gibi başıboş dolanan yılkı atlarının dağlardan ovalara inişinin ihtişamını, okuyucular gözlerinin önünde canlandıra canlandıra hayal edecektir. Kötü kalpli İbrahim Ağa, kocamış doru atını iş görmediğinden gemini, yularını, palanını çıkarıp ahırdan salar. Günler boyu kafasını eğip ahırın kapısını eşeler, vurur durur ama ne yapsa nafiledir alınmaz ahıra. Hayatında ilk defa ayrılık yaşar. Sadece sahibinden değil köyün en güzel tayı olan yavrusundan da ayrı kalır. Doru, atların kişnemesinin yankılandığı dağlara vurur kendini. Yılkı atlarının arasına katılır. Hayatında ilk kez yüke, arabaya vurulmadan yaşamanın tadını, tayından ayrı olsa da tadar. Kış ahırda geçtiği gibi geçmez.
Soğuk göbekleri çatlatacak kadar acımasızdır. Kar fırtınaları aç kurtları yılkı sürülerine sürükler. Esen rüzgar yılkı atlarının kokusunu kurtlara taşır. Atların çifteleri kurtlara gökten düşen şimşek olur. Her kavgada av verilir yine de. Kurtların keskin dişleri atların kuyruklarına, karınlarına saplanır. Soğuktan donmamak için yılkılar iç içe geçip kendi postları ile birbirini ısıtmaya çalışır. Doru at doğanın çetin koşullarına dayanmaz ve karnı üzerine yığılır gider. Ölümü beklerken eski bir kuvayi milliyecinin ellerinde tekrar hayata döner ve iyinin kazandığı bir sonla biter. Sonu görmek için okumak gerek.
Yılkı Atı
Abbas Sayar
Ötüken Neşriyat
120 sayfa, 2015